Son yıllarda “Federalist” kesim diye bir siyasi alan oluşuyor. Kaç kişidir ne kadar güçlüdür söylemek zor, ancak resmi ve gayri resmi birçok alanda federalist görüşlere inanan insanlar görünürdür.
Farklı ideolojik tercihlere sahip olan federalistler Kıbrıs’ı bir ülke olarak tanır, Kıbrıs’ın geleceğini ada insanının barış içinde belirleyebileceği bir yönetişim ilişkisi olarak görür.
Adadaki iki toplumun federalist yaklaşım ve yorumları kendi içinde çeşitlilik göstermesine rağmen, uzlaştıkları esas nokta savaşın sona erdiğidir. Savaş sona ermiştir ve artık barış için mücadele edilmelidir.
Gürültücü milliyetçiler, fırsatçılar, ulusalcı olup da kendine sosyalist diyenler ve dahası, savaşın sona ermediğine yönelik argümanları duyduklarında heyecanlanırlar. Yolda selam vermeyeceği, az biraz tanısa arkasından dedikodu yapacağı kişinin güneyde arabası çizilsin, anında büyük cümlelerle korkuyu çoğaltmaya çalışırlar. Kendi korkaklıklarının ve on yıllardır söylenen yalanların bir kerecik doğru çıkması uğruna konuyu uzatmaktan çekinmezler. Savaşın sona erdiğini, “garantiye” almak isterler. O yüzden savaşsız bir ülkeye hazırlanmak yerine, yeni bir savaşa hazırlanırlar. Savaşsız bir ülkede var olmayı bir türlü idrak edemezler, etmek istemezler.
Her ne kadar da küçük çıkarların peşinde gitmeyi tercih edenler olsa da adanın geleceği için cesaret ile hareket edenlerin olması umut veriyor. Kıbrıs’ın geleceğine dair ada yarısındaki en önemli sol partilerden olan AKEL’i yine gündeme almak gerekiyor.
Adanın bölünmesinden sonra hiç bilmediğimiz bir deneyime hızla yaklaşıyoruz. AKEL listesinden aday olan Niyazi Kızılyürek, sadece bir seçimi değil aslında “Savaşın sona erdiğini” bizlere açıkça gösteriyor.
Siyasi iradesini bilinçli bir şekilde Niyazi Kızılyürek’in AP üyeliği yönünde kullanacak olan vatandaşlar, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar olarak “savaşın sona erdiğini” onaylayacak.
Federalistler, ezberlediğimiz ulusçu anlatıları aşarak tarihe önemli bir nokta koymaya hazırlanıyor. İnanılan günün, mucizevi bir şekilde geleceğine yönelik anlatıyı aşarak; siyasi irade ve bedel ödeyerek yeni bir alan açıyor.
Bana göre bu seçim sadece kimin ne kadar oy alarak seçileceği ile ilgili değil. Yaşanacak süreçle ilgilidir.
Adanın kuzeyindeki siyasi oluşumlara baktığımızda, bir tarafta sadece bayrak, kan deyip ezbere konuşanlar, diğer tarafta reformist bir yaklaşım diyerek deniz ötesi bir merkezin direktiflerini yerine getirenler var.
Geriye kalanlar ise ezbere inanmayan ve burada yaşayan insanların, bu ülkeye dair kararları, bu ülkedekilerin katılımıyla verebileceğine inanıyor; bunun federalist bir anlayış ile mümkün olacağına inanıyor.
Hal böyleyken, yaşanan süreç, sonucu ne olursa olsun federalist anlayış için yeni bir alan mücadelesidir.
Sesinin daha gür ve daha geniş alanlara yayılması, bunun daha çok konuşulması ve geleceğini karar verebilmesi için çok önemli bir fırsattır.
Bu fırsat küçük hesaplar uğruna kaçırılmamalıdır.