Yazarlar bize “çok okuyun” tavsiyesinde bulundu, “yazın” diyeni çok olmadı.
Orhan Pamuk bunu dedi; “Yazmayı öğretti”.
Okumakla yazmak arasında fark olduğu gibi, hayatın içinde de farklar var.
Kurtarıcısına aşık kadınla, erkeğin ısrarlı baskısı yüzünden sevişmek zorunda kalan kadın arasında fark var.
Kurtarıcısına aşık olan peşinden koşulmayı, ısrar yüzünden sevişen peşinden koşmayı sever.
***
Dibinizdekileri, dibinizden ayırmadıklarınızı yazın.
Dibiniz kültürünüzdür…
Kül tablasını, kitabı, klima kumandasını yazmalısınız.
Yazarken anlatan ile yazarken anlayan arasında bir fark var.
Anlatan iyi yazıyor, anlayan daha iyi yazıyordur.
***
Büyük İskender’in bir şansı bir de şansızlığı oldu.
Aristo’nun öğrencisi olması şansı, gençken tanrıya inanıp, ölürken kendisinin tanrı olması şansızlığıydı.
Şansı yazanla şansızlığı yazan arasında bir fark var.
Şansı yazan ballandıra-ballandıra, şansızlığı yazan zehir zemberek yazar.
***
Tarihin en büyük buluşu şüphesiz kayıt alanı, cihazıdır.
Kayıt etmeyi müzik dinlemek için kullananla, kendi sesini kaydetmek için kullanan arasında bir fark var.
Müzik dinlemek için kullanan kitap okuyor, sonra yazmak için sesini kaydeden daha çok okuyordur.
***
İskender iyi bir izleyiciydi, ordusunu “Çok kıskanılacaksınız” diye motive ederdi.
İyi izleyici ile kötü izleyici arasında fark var. İyi izleyici yapıcı eleştiri, kötü izleyici yıkıcı eleştiri yazar.
Giriş, gelişme, sonuç, yazının matematiği fakat kötü matematiğidir. Yoksul kimselere, iş hayatı için kurgulandı.
İyi matematik ile kötü matematik arasında bir fark var.
İyi matematikle yazan akıcı, kötü matematikle yazan sıkar.
İyi politikacı herkesin elini sıkar, kötüsü canını.
***
Yaşar Kemal evde Kürtçe köyde Türkçe konuşurdu, elbet özen isteyecektir.
Annesine anam diye seslenir, anam diye bahseder. Babası 50’sindeyken anası 17 yaşındaydı.
Babasını camide sırtından hançerleyerek Yaşar Kemal’in yanında öldürmüşlerdi.
Yazısına özenen ile özenmeyen arasında bir fark var. Özenenler daha çok araştırır biyografi okur, özenmeyen araştırmaz.
***
Behçet Necatigil’de tüberküloz olunca duyarlılaşmış, bütün bu hastalık onda yazma hissini uyandırmış. El yazısıyla “Küçük Muharrir” dergisini çıkarıp, ailesine, arkadaşlarına satmıştı.
Dibinizdekini öyle bir yazın ki; çok uzakta okuyan dibinizde gibi hissetsin.
Öyle bir yazın ki; okuyan sizi dibinden ayırmasın.