BirGün Gazetesi’nden Timur Soykan, “Falyalı cinayetinde köstebek izleri” başlıklı yazısında Falyalı cinayetine ve Söylemez Kardeşler çetesine dair bilgilere ve Falyalı’nın Türkiye’deki siyasiler ile olan ilişkilerine dair ifadelere yer verdi.
Timur Soykan’ın yazısı şöyle:
Halil Falyalı suikastı ile ilgili soruşturmada KKTC ve Türkiye’deki güvenlik güçleri soruşturmayı Söylemez Kardeşler Çetesi üzerinde yoğunlaştırdı. Cinayetten bir gün sonra Mustafa Söylemez ve iki adamı gözaltına alınmıştı. Halil Falyalı ve şoförü Murat Demirtaş’ın öldürülmesiyle ilgili dün üç kişi daha gözaltına alındı. Bu üç kişinin arasında Mustafa Söylemez’in kardeşi Faysal Söylemez de var. Ayrıca KKTC’de yapılan bir baskınla iki kişinin yakalandığı duyuruldu. Baskın yapılan evde bulunan tabancanın saldırıda kullanılıp kullanılmadığı balistik inceleme sonucunda belli olacak. Toplam gözaltı sayısı 12’ye çıktı.
KKTC polisi dün Girne Çatalköy’de suikastın düzenlendiği yerin 1 kilometre uzağındaki bir dere yatağında iki kalaşnikof tüfek, bu tüfeklere ait 4 şarjör, 39 mermi, bir tane tabanca ve tabancaya ait şarjör ile 13 mermi buldu. Bu silahları saldırıda kullanıldığı belirlendi.
Sözcü Gazetesi’nden Saygı Öztürk haberine göre; Mustafa Söylemez ile KKTC’de gözaltına alınan Ömer Tunç’un cinayet günü bir otele girerken görüntüleri tespit edildi. Mustafa Söylemez’in KKTC’den saat 04.00’te kalkan uçakla İstanbul’a geldiği de iddia ediliyor. Ömer Tunç ise sabaha karşı bir casinodayken yakalandı. Sivil polisleri fark edince kaçmaya çalıştığı öne sürülüyor.
Avukatlar: Hukuk eğitimi alıyordu
Mustafa Söylemez’in ifadesinde bahis işi için KKTC’ye gittiğini, sosyal medyadan saldırıyı öğrendiğini, olayla hiçbir ilgisinin olmadığını söylediği iddia ediliyor. Avukatları ise KKTC’de bir kişinin verdiği ifadeler nedeniyle Mustafa Söylemez’in gözaltına alındığını, hiçbir delil olmadan cinayetin üzerine yıkılmak istendiğini savunuyor. Mustafa Söylemez’in KKTC’deki bir üniversitede hukuk eğitimi alması nedeniyle adada bağlarının olduğunu ifade ediyorlar. Halil Falyalı’nın yasa dışı bahis ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlamalarıyla gündeme geldiğini anımsatan avukatlar, Söylemez ailesinin daha önce bu suçlarla hiç anılmadığını söylüyor.
Mehmet Sena Söylemez hapiste
Söylemez Kardeşler, Muşlu, kalabalık bir aşiretin mensubu. Aşiretin geçmişinde çok sayıda şeyh var ve seyyid olduklarını, Hazreti Hüseyin’in soyundan geldiklerini söylüyorlar.
Geçmişteki iddianamelerde Söylemez Kardeşler Çetesi’nin üç lideri olarak yer alan kardeşlerden ikisi şimdi gözaltında: Mustafa Söylemez ve Faysal Söylemez. Diğer kardeş, 1964 doğumlu Mehmet Sena Söylemez ise yaklaşık bir yıldır cezaevinde. Mehmet Sena Söylemez, 2000’li yılların başından kalan bir hapis cezası nedeniyle aranırken bir yol kontrolünde sahte kimlikle gözaltına alınmış. Götürüldüğü karakolda deneyimli bir polis memuru Mehmet Sena Söylemez’i tanımış ve cezaevine konulmuş. Avukatları Mehmet Sena Söylemez’in af kapsamına giren bir ceza nedeniyle haksız şekilde hapsedildiğini savunarak itiraz dilekçeleri veriyor.
GATA mezunu doktor
Mehmet Sena Söylemez’in Türkiye’deki yeraltı dünyasının en ilginç karakteri olduğu söylenebilir. GATA mensubu askeri bir doktor. Yeraltında kısaca ‘Doktor’ diye anılıyor, 4 dil biliyor. Cezaevindeyken hukuk fakültesini de bitirmiş. Cezaevindeki vaktinin çoğunu kitap okuyarak geçiriyor.
Mustafa Söylemez eski bir komiser, dün gözaltına alınan Faysal Söylemez ise malulen emekli hava astsubay. Bu nedenle onlara ‘Üniformalı Çete’ denildi. 1990’larda onlara yönelik operasyonlarda da çok sayıda asker ve polis gözaltına alınmıştı.
Söylemez Kardeşler Çetesi geçmişte, adam kaçırma, cinayet, alıkoyma, tehdit gibi çok sayıda suçlamayla gündeme geldi. Kaçırdıkları iddia edilen bazı kişiler halen kayıp.
Onlar için tüm işleri değiştiren ise Bucak aşiretiyle çatışmaları oldu.
Helikopterden lav silahlı saldırı planı
1994’te SöylemezKardeşler’in Ankara’da işlettiği ‘Rumors’ isimli diskotekte silahlar çekildi. Sedat Bucak’ın yeğeni Memduh Bucak ile iki adamı öldü. Mehmet Sena Söylemez yaralandı. İki yıl sonra Eskişehir’de cezaevinde yatan yakınlarını ziyarete giden Resul, Mehmet Nazır Söylemez ve şoför Ercan Akyol pusuya düşürülerek öldürüldü. Ailenin büyüklerinden Emir Söylemez ise yaralı kurtuldu. 1996’da Adana-Pozantı karayolunda çıkan çatışmadan sonra Söylemez Kardeşler Çetesi Türkiye’nin gündemine oturdu. Çetenin Sedat Bucak’ı Ankara’da helikopterden lav silahı ile ateş açarak öldürmeyi planladığı iddia edildi. Dönemin Eminönü Belediye Başkanı Ahmet Çetinsaya’ya da lav silahlı saldırı hazırlığında oldukları iddianamede yazıldı. Mehmet Sena Söylemez mahkemeye verdiği dilekçede kardeşleri Resul ve Mehmet Nazır Söylemez’i Bucak aşiretinin öldürdüğünü, Mehmet Ağar ve Sedat Bucak’ın kendilerine kumpas kurduğunu savundu.
Söylemez Kardeşler ve Bucak Aşireti arasındaki husumet bir süre sonra bitti. 2002’de Rahşan Affı’yla cezaevinden çıkan Söylemez Kardeşler, bir süre Kuzey Irak’ta faaliyetlerini sürdürdü. Oradan Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye geçtiler. 2010 yılında Bakü’de gözaltına alınıp Türkiye’ye iade edildiler. Cezaevinden çıktıktan sonra SöylemezKardeşler’in uzun sessizlik dönemi başlamıştı.
Ailesi orada değildi
Halil Falyalı suikastından hemen sonra yayılan bazı bilgilerin doğru olmadığı da günler geçtikçe ortaya çıkıyor. Halil Falyalı’nın otelinden ailesi ile birlikte çıktığı, zırhlı aracına eşi ve çocuklarını bindirdiği, kendisinin ise zırhlı olmayan araca geçtiği yazılmıştı. Hatta ilk haberlere göre; saldırı sırasında eşi, üç çocuğu ve korumaları arkadaki zırhlı araçtaydı. Oysa cinayetten bir buçuk gün sonra KKTC Başbakanı Faiz Sucuoğlu, Kıbrıs Genç TV’de Nazar Erişkin’e yaptığı açıklamada bunun doğru olmadığını anlatmış.
Faiz Sucuoğlu şöyle diyor:
“Hiç alakası olmayan bilgiler. Arka arkaya iki ayrı araba olduğu, ailenin arkadaki arabada olduğu doğru değil. Halil Bey’e suikast sırasında ailenin orada olduğu gibi yanlış bilgiler… Çocuklar yoktu zaten. Eşi de 3-5 dakika sonra ayrı bir arabayla oraya geldi.”
Yani…
Halil Falyalı, zırhlı olmayan aracıyla hiç koruması olmadan şoförüyle otelden çıkıp evine gidiyordu.
Peki…
Halil Falyalı, bu ölümcül hataya nasıl düştü?
Falyalı yıllar önce Asil Nadir’in güvenlik müdürüydü. Yani koruma tedbirleri konusunda deneyimliydi. Otomobil koleksiyonu da dillere destan. Zırhlı üç aracının olduğu söyleniyor.
Bazen tehdit altındaki kişi, sürekli farklı ve bilinmeyen araçlar kullanarak saldırıdan korunmaya çalışabiliyor. Halil Falyalı da zırhlı araç ve korumalarla gezmektense farklı araçlar kullanma yoluna gitmiş olabilir. Böylece yakınındaki bir kişinin 8 Şubat akşamı kullandığı otomobili saldırganlara bildirdiği ihtimali güçleniyor. Güvenlik kameralarının görmediği kör noktada pusuyu kuranlar Falyalı’nın zırhsız bir araçta olduğunu biliyordu, muhtemelen anlık bilgi alıyorlardı. Polis, Falyalı’ya yakın kişi ya da kişilerin saldırganlara bilgi aktardığına yönelik iddiaları inceliyor.
Özellikle yasa dışı bahiste Falyalı’nın yanında çalışan isimler mercek altında. Çünkü Falyalı’nın yönettiği Türkiye’deki milyarlarca TL’lik yasa dışı bahis ağının şifreleri ve ilişkileri onların elinde.
Ankara’dan teşekkür telefonu iddiası
Acaba Halil Falyalı, 2020’deki KKTC Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nden sonra kendini güvende hissetmiş ve bu nedenle tedbirli davranmamış olabilir mi?
Adadaki seçime AKP iktidarı hiç gizlemeden yoğun bir biçimde müdahale etti. Hatta favori görünen eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, tehdit edildiğini açıkladı. Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) adayı Ersin Tatar, AKP iktidarının büyük desteğiyle seçimi kazandı. Bu süreçte Halil Falyalı’nınErsin Tatar’a maddi destek verdiği öne sürülüyor. Halil Falyalı’ya seçimden sonra Ankara’dan teşekkür telefonları geldiği de iddialar arasında.
Suikasttan sonra Ersin Tatar’ın Halil Falyalı için övgü dolu sözleri ve çok üzgün olduğunu ifade etmesi de yakın ilişkiyi ortaya koydu.
Cenazede saf tutanlar
Halil Falyalı’nın cenaze töreni ise sadece yeraltı ile yerüstünün iç içe geçmişliğini gözler önüne sermiyordu, KKTC’ye reva görülen karanlık gelecek de sergileniyordu. Uyuşturucu kaçakçılığı, yasa dışı bahis başta olmak üzere pek çok suçlamanın merkezindeki Falyalı’nın tabutunun üzerine Türk ve KKTC bayrakları serildi. Tabutun karşısında saf tutanlar arasında Başbakan Faiz Sucuoğlu ve İçişleri Bakanı Kutlu Evren’in olduğunu söyledikten sonra zaten başka lafa gerek kalmıyor. KKTC’nin uluslararası toplum tarafından tanınması için yapılan çağrılar da tabutla birlikte toprağa gömüldü. Böylesi bazıları için çok daha kârlıydı.