Bir tarafta Suriçi’nin alternatif mekanları; diğer tarafta ise Mahmutpaşa Mahallesi İnisiyatifi altında örgütlenmiş bir grup Suriçi sakini gergin bir ilişki biçimi üzerinden sorun çözmeye çalışıyor.
Gelinen noktada esaslı bir diyalog oldu mu emin değilim. Bu diyaloğu kurmakla ilgili bir girişim geliştirilip sonuçta bir tarafın diğer tarafın uzlaşısına saygısızlık gösterdi mi onu da bilmiyorum.
Ancak, konu kamusal alana yayıldığına göre cepheleşmek yerine belki iki taraf adına da söylenecek birkaç şeyi dile getirmek gerekir.
Konuya hak merkezli baktığımızda, barınma hakkının bir işletmenin kar etme hakkından daha önemli olduğu hukuki bir veridir. Barınma hakkının sınırlandığını isteyen insanların, bu hakkı korumakla yükümlü devlete çağrı yapması da son derece anlaşılır bir durumdur.
Siyasi olarak ise hiçbir canlının diğer canlıya tahakküm etmediği, adil ve özgür dünya kaygısı ile yaşıyorsak; sanırım ne Suriçi sakini olan bir insanın, suriçinde ekmeğini kazanmaya çalışan esnafa ne de Suriçi esnafının; orada yaşayan insanlara tahakküm kurma hakkı vardır.
Hal böyleyse öncelikle haklı – haksız ilişkisine girip anlamsız bir cepheleşme yaratmak yerine belki de etkin ve yapıcı bir diyalog alanı yaratımlası gerekmekte ve bu konunun koşullar göz önüne alınarak “düzenlenmesi” gerekmektedir.
Mevcut yasal düzenlemenin, Lefkoşa Suriçi’ni düzenleyemediği açıktır. Tıpkı Girneyi de düzenleyemediği gibi. Bu konu dairede memurun hiçbir danışma süreci yaşamadan tüzük yazması yada 3-4 milletvekilinin meclisin bodrum katında gözden ırak yasa yazması ile düzelmesi mümkün değildir.
Şeffaf, yapıcı ve kapsayıcı bir diyalog sürecine gerek vardır. Konuya başka bir benzetme ile yaklaşalım. Karpaz’ın doğası güzel diye oraya 5 yıldızlı hotel yapana karşı çıkarken; kıyı boyunca konaklama hizmeti veren birçok turistik mekanın kapatılmasının düzenlenmesine karar verilmişti. Verilen karar bir düzenleme yarattığı açıktır ve burada sorumluluğu “karpazın doğasını seven insanlar” ile “karpazda para kazanan insanlar” değil, doğrudan devlet almıştır. Günün sonunda bir kısım insan için mağduriyet yaratılırken, ekolojik anlamda durumu ölçecek veriler yoktur. Tam tersine etkin bir diyalog süreci yaşanmadan, mahkeme kararıyla konu kapatıldığı için Karpaz insanının kendini Karpaz’ın doğasının mahkumu olarak görme hali pekişmiştir. Gökten zembille inen bir karar, doğruluğu bir tarafa belki de gelecek için çok daha tehlikeli sonuçlar yaratmıştır.
Benzerini Lefkoşa Suriçi’nde yaşamak da toplumsal olarak son derece yıkıcı olacaktır. Mesele 3-5 kuruş kazanmak isteyen birkaç mekanın batırılması ile çözülemez. Aynı şekilde insanların barınma hakkının ihlal edilmesi ile de çözülemez. Suriçi’ndeki tarihi ve kültürel yapı güzel diye orada mekansal bir tahakküm ilişkisinin yaratılmasının da düzenlenmesi gerekmektedir. Belki de bu düzenleme; o bölgeye uygun ancak insanların hala daha ilgi göstereceği eğlence biçimlerinin geliştirilmesi ile birlikte gelecektir.
Birbiri ile kavga eden esnaf ve bölge sakini insanların bu kutuplaşması sürerken, devletin gülümseyip ceza toplaması ve hiçbir sorumluluğu almadan aradan çekilmesine izin verilmemelidir.