Geçen hafta Grivas’ın anma töreninde DİSİ’nin tüm lider kadrosunun bir bando ile birlikte hazır bulunması toplum içindeki tartışmaları tekeline aldı. Fotoğraflarda Annita Demetriou’nun Elli Christodoulidou ile kucaklaşırkenki yüz ifadesini gören biri Grivas’ın ölümünü yeni duyduğunu düşünebilirdi. Anma töreni, liderliğin güvenilirliğini zedeleyen (çünkü geçen yıl söyledikleriyle taban tabana zıttı) ve siyasi yaşamın tam bir parodisini yapan, kötü oynanmış bir tiyatro gösterisine dönüştü. Bu, aynı zamanda yeni liderliğin aşırı sağa resmi dönüşünün de teyiti oldu.
Partinin hangi yöne gitmesi gitmesi gerektiği, yeni liderliğin görevi devralmasından çok daha önce başlamış bir tartışmadır. Bazıları, seçmenlerin ELAM’a doğru kaymasına engel olmak için partinin daha muhafazakar bir yöne doğru ilerlemesi gerektiğini öne sürerken, diğerleri ELAM’ın yükselişini durdurmanın tek yolunun onunla birlikte siyasi muhalefet yapmaktan geçtiğine inanıyor. Annita’nın apolitik konumu uzun süre partiyi çatışmaya yol açabilecek kararlardan uzak tuttu ve tutumunu genel ifadelerle sınırladı. Ancak ELAM’ın baskısı ve bu pozisyonun seçmenlerin kaymasını durdurmadığının farkına varılması, partiyi bir duruş sergilemeye zorladı. Ve liderliğin yaptığı seçim, kendini tamamen aşırı sağ ile özdeşleştirmek oldu. Bu çerçevede, aşırı sağ parti ile hızla bir rekabete girdi ve bu da tüm ayrım çizgilerini bulanıklaştırdı: kim aile kurumu ve kiliseyi daha büyük bir tutku ve özveri ile koruyacak? LGBTQ+ haklarına kim daha büyük bir şiddetle karşı çıkacak? Grivas’ı onurlandırma çabalarında kim diğerinin yapmacıklıkları ve tuhaf maskaralıklarını geride bırakacak? (DİSİ açık arayla galip). Parti, fikir ve düşünce bazında onlarca yıl geriye götürüldü.
DİSİ’nin kendisini ELAM ile özdeşleştirerek daha aşırı bir tutuma sahip üyelerini tatmin etmeye ve aşırı sağ partiye doğru kaymaları azaltmaya çalıştığı açıktır. Ancak gerçekte, uzun vadede elde ettiği şey aşırı sağın daha da güçlenmesidir. Kendi etki alanındaki konulardan yarar elde etme çabasıyla, aşırı sağ gündemle toplumsal diyaloğu körüklüyor. Kitlesi ve cazibesinin etki alanını genişletiyor. DİSİ’nin ELAM’ı yüceltmesi ve gelişmelerin katalizörü haline getirmesi, ve artık tartışmaya sunacak özgün bir katkısının olmaması, onu aşırı sağın sözcüsü haline getirmektedir. Avrupa’da yaşananlara bakacak olursak, sağ partilerin aşırı sağı kucakladıklarında seçmenlerin aşırı sağ partilere kayışını durduramadıkları sonucuna kolayca varabiliriz. Aksine, herhangi bir karşılık verilmediği için aşırı sağın yükselişini hızlandırarak onu ciddi bir alternatif güç haline getirmişlerdir. Aşırı sağ partiler, ana akım partilerin ikiyüzlülüğü ve fırsatçılığından faydalanmışlardır.

Bugün DİSİ, aldığı pozisyonlarla aşırı sağ söylemi normalleştirmekte ve aklamakta, siyasi sermayesini yok etmekte ve siyasal yaşamdaki payını ortadan kaldırmaktadır. Merkezden uzaklaştıkça ve özünü minimize ettikçe, kendisini sağ oyların gelecekteki havuzuna dönüştürüyor. Ancak uzun vadede sadece topluma sirayetini değil, aynı zamanda partinin siyaset sahnesindeki rolünü de azaltacaktır. Günün sonunda, ELAM’ın yükselişini kısıtlamanın yolu onun söylemini tamamen benimsemekse, onu kısıtlamanın ne anlamı var? Ve eğer plan onun gündemini tamamen benimsemekse, DİSİ’nin var olma sebebi nedir? Daha sonra toplumu aşırı sağ ve ifade ettiklerinin tehlikeli olduğuna nasıl ikna edecek?
Annita Demetriou yeninin temsilcisi olarak DİSİ ve Parlamento liderliğine yükseldi. Belli bir noktadan sonra da söylemi çok eskiye dönüştü. Şimdi sözleri siyasi eylemleriyle de örtüşüyor. Herhangi bir siyasi ağırlık taşımadığı için partisine de gerçek bir yön veremiyor. Bu da apolitik olmanın ne kadar tehlikeli olduğunu teyit ediyor. Çünkü apolitik düşüncenin sonucu aşırı sağa yönelmektir. Tam da siyasi düşünceyi ifade edememesinin, bir politikalar bütünü ya da ideoloji ortaya koyamamasının sonucu. Bu, aynı zamanda yeni liderliği karakterize eden fırsatçılığı da teyit etmektedir. Zira geçmişteki faaliyetlerine bakıldığında Annita’nın bu gündemi inandığı için benimsemediği açıktır. Milliyetçilikle flört (ki toplumdaki bölünmeyi derinleştiriyor), hakların sorgulanması, siyasi bir yön seçimi, hepsi mutlak bir sinizmle yapılıyor. Çünkü kısa vadede bunun kendisine belirli bir seçmen grubuna erişim sağlayacağını düşünüyor. Ve bu da en kötüsü.
Ne yazık ki DİSİ, içine girdiği tehlikeli kısır döngüden kurtulamayacak gibi görünüyor. Siyasi hiçliğin benimsenmesiyle başlayan ve siyasi çılgınlığa dönüşen bir döngü. Bunun sonucunda da aşırı sağın yükselişini kontrol altına alma çabasıyla bu söylemi partinin merkezine yerleştirmişlerdir. Bazı aşırı oyların uğruna merkez sağ ve liberal toplumla aralarındaki son köprüyü de yakıyorlar. Kendisini yeni olarak tanımlayan parti, DİSİ’yi birinci parti konumuna getirme çabasıyla son derece eski bir şeye dönüştürüyor. Bu çabada fırsatçılık ve siyasi ahlaksızlık bol miktarda bulunmaktadır. Ve DİSİ’yi dikenli yollara sürüklüyor. Ve bununla birlikte ülkeyi de.