Kıbrıslıtürklerin izole hayatları, dünyadaki temel gerçeklerden koptukları önemli bir alanı temsil eder. Mesela, ekonomi konusunda kalkınmanın sırf iç dinamiklere dayanarak gerçekleşmeyeceği iyi bilinir. Çin en büyük rakibi ABD ile birçok ticari alanda açık ilişkilere sahipken, stratejik alanlar ve stratejik önceliklere göre sınırlı ilişkiler kurar. Benzeri Rusya ile Batı ilişkilerinde de görülür. Öyle ki, Rusya kapladığı coğrafyanın büyüklüğü ve zengin doğal kaynaklarına rağmen batının uyguladığı yüksek teknoloji ürünlerinin sınırlandırmalarından ötürü teknolojik gelişim kabiliyetinde yara almaktadır. Aynı şekilde, Rusya’nın Avrupaya ancak özellikle Rus gazına dayanan kalkınma gücüne sahip Almanyaya gaz tedariğini kısıtlaması nedeniyle soğuk bir kış yaşanacak. Soğuk kış yanında muhtemelen üretim maliyetlerindeki değişiklik Almanya’yı rekabet edebilirlikte ABD’nin gerisine atacak. Jeopolitik gelişmeler ve dünyanın ekonomik olarak birbirine entegre olması, aslında siyaset ile ekonominin ihtiyaçlarının uyumlu olmasını gerektiren bir durum yaratmaktadır.
Mesela, emeğin, malların, hizmetlerin ve ticaretin serbest dolaşımı ilkeleri üzerine kurulu Avrupa Birliğindeki güçlü entegrasyonun, Avrupa Birliği dışı ülkeleri de etkileyen bir sinerjiye sahip olduğu açıktır. Mesela, birlikle derin sorunlar yaşayan Türkiye’nin en önemli ihracat partnerinin hala Avrupa Birliği olması buna örnektir. Rusya’nın işgali altında olan Ukrayna’dan taraf olan Avrupalıların Ukrayna Savaşını kendi savaşları gibi görüp mali, insani veya mühimmat yardımı yapmasının ardında da bu vardır.
Lafı uzatmadan, ekonomi dediğimiz şey entegre olabilme kapasitesi kadar güçlüdür. Ne kadar fazla ekonomi ile emek, mal, hizmet vs. satışı ile entegre ediliyorsanız yaratılacak refah etkisi de o kadar büyüktür.
Yeşil hattın iki tarafındaki entegrasyon da bu şekilde anlaşılmalıdır. Kıbrıs’ın kuzeyinden sağlanan ucuz ürün ve hizmetlere dayalı talep artışı medyan ücretin aslında tahmin edildiği kadar yüksek olmayan -1500 euro- adanın güneyinde sakin olanlar için önemli bir refah etkisi yaratmaktadır.
Konuyu somuta indirgemek için, sigara örneğinden gidelim. Güneyde, en dar gelirli %20 nüfusun sigara için hane halkı bütçesinin 0,042’ünü harcadığını kabul ediyoruz. Sigarayı kuzeyden satın aldığı noktada 4 euro civarında para harcayacağı sigaraya; 2 eurodan az harcaması, hane halkı gelirinin daha azını sigaraya ayıracağından ötürü, kuzeyden sigara alması durumunda 0,021 civarında refahında artış öngörebiliriz. Bunun karşılığında belli başlı ürünlere dönük talebin yoğunlaştığı kuzeyde doğal olarak paranın dolaşım hızı artmakta ve çarpan etkisi ile hane halklarına bu talep artışı olumlu yansımaktadır.
Bugün bu faaliyetlerin ne kadar büyük olduğunu somut olarak hesaplamamız mümkün olmasa da, eldeki bilgiye dayalı olarak yıllık asgari 150 milyon euro civarında somut ekonomik faaliyetten söz edebiliriz. Bu rakam kuzeyde ekonomik faaliyetlerin en az %10’u civarında bir alana denk gelmektedir.
Ekonomik refah etkisi yanında, toplumlararası ilişkilere yönelik karşılıklı bağımlılık etkisi yaratmakta; güven oluşmasına katkı sağlamakta, aynı zamanda bilgi ve beceri değişiminin de önünü açmaktadır.
Maalesef, konuyu bu şekilde görmek yerine “Kıbrıslı Rumlar alışveriş yaparken, Kıbrıslı Türkler izliyor” diye izole hayatlara saplanmış anlayışların nostaljik bir kaygısı ile karşılaşmak oldukça şaşırtıcı. Çünkü,
1- Güneyde emeğını satıp kuzeyde yüksek alım gücüne sahip olan hiçbir emekçi için değişen bir durum yoktur. Kuzeyde de başında patron vardı, güneyde de patron var. Patronun iyi yada kötü olmasının kriteri etnisitesine dayanmaz. İyi işveren, çalışanlarına mümkün olan en iyi koşulları sunabildiği kadar iyidir. Gerisi yanılsamadır. Emekçiler için ise daha iyi çalışma koşulları, daha yüksek ücret gibi seçeneklere sahip olmasından taraf olmanın neresinde sorun vardır?
2- Güneyden kuzeye dönük talebin artması sadece son tüketiciyi ilgilendiren bir konu değildir. Talebin artması, tüm tedarik zincirinde çalışan herkesin işine devam etmesini mümkün kılmaktadır. Yani meyhanedeki garsonun, meyhaneye ürün tedarik eden toptancının, toptancı olarak ürün ithal eden tüccarın yada piyasada satılan ürünü üreten emekçinin hayatının devamını sağlayan bir durumdur.
3- Genişleyen kuzey – güney ekonomik entegrasyon süreci, bugüne kadar sadece TC – kktc arasındaki oluşan ekonomik entegrasyonun alternatif alanıdır. Yazının en başında dediğim gibi, bir ekonomi ne kadar çok ekonomi ile entegre olabilirse o kadar kalkınma potansiyeline sahiptir. Bu açıdan, tek bir ekonomiyle entegrasyondan daha çok ekonomi ile entegre olacak bir süreç temel bir ihtiyaçtır. Yoksulluk ile mücadele etmek istiyor ve bunun için kendi dinamiklerinizle bu süreci yönetecekseniz çözüm olsa da izlenecek yol budur, olmasa da….
O yüzden kahrolmak yerine, ekonomik entegrasyonun siyasi koşullar aleyhte olmasına rağmen gerçekleştiği noktasını akılda tutarak, sürecin adanın bölünmesine karşı en önemli unsurlardan biri olduğunu anlamak gerekiyor.
Sadece anlamak yetmez, aynı zamanda bu ekonomik entegrasyon süreçlerinin sağlıklı ve tabana yayılacak nitelikte olmasını sağlamak için etkin bir yönetsel akılın, stratejik bir anlayışın dahil edilmesi de gerekiyor. İzole hayatlarımızın yarattığı göreceli gerçeklerin değil doğru olanın yolunda gitmek gerçek olan ile doğru olan arasındaki farkı azaltabilir. Ancak o zaman adanın kuzeyinde olan bitene dair bir normalleşmeden de söz edebiliriz.
Şahsi düşüncem gerçek ile doğru arasındaki boşluğu azaltacak esas dinamiğin ise ekonomik entegrasyondan geçtiği noktasındadır. Herkesin yararına olan da budur.