Kaynak: DÜNYAMIZI DAHA İYİ YAPANLAR
Görsel ve Çeviri: Penna
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Aşırı sağcı güçlerin her yerde aralıksız yükseldiği ve kült figürlerin ana akım hale gelmeye başladığı bir dönemde, bu tür gruplar, bazı insanların ısrarla marjinalleştirmeye çalıştığı belirli konuları önemli bir noktaya getirmeye çalışarak, belirsiz bir yönde ilerleyen bir çağın kahramanı olurlar.
İtalya’da Giorgi Meloni’nin seçilmesi aşırı sağcıların ana akım haline geldiğini teyit ederken ve (“Avrupa’nın tüm mağdurlarına, LGBTQ topluluğuna, yasadışı göçmenlere, çokkültürlülük yanlılarına, anti-vatanseverlere, ihanetçilere, satılmışlara, enternasyonalistlere ve MARX’ın tüm yetimlerine geçmiş olsun dileklerini ifade ederek mutluluğunu paylaşmakta vakit kaybetmeyen) Andreas Themistocleous gibi kült figürler ilerlemenin önünde çok engel olduğunu hatırlatırken, diğer bazı gruplar ise her şeyin bu kadar ümitsiz olmadığı mesajını veriyordu. Dünyayı daha güzel bir yer yapmak için hala daha mücadele edenler var. [Çevirmenin notu: Themistocleous daha önce DİSY ve daha sonra ELAM ile bağları olan bir siyasetçidir. Kendisi şimdi bağımsızdır.]
Mahsa Amin’in İran ‘ahlak polisi’ tarafından başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle işkence görerek öldürülmesini hayatlarını riske atarak protesto eden ve seçme hakkı talep eden, İran’daki kadınlar gibi. Özgürlükler konusunda, özellikle de kadın özgürlükleri konusunda sıfır toleransı olan bir devlete karşı durarak, başörtülerini yakıyor, saçlarını kesiyorlar. Onların bu eylemi başka birçok ülkede on binlerce kişi tarafından destek görüyor: İnsanlar elçiliklerin önünde toplanıyor, dayanışmalarını göstermek için saçlarını kesiyor ve yasaların değişmesi için baskı yaratmaya çalışıyorlar. Ancak esas kavga, İran’da kadınlar tarafından veriliyor. Ödenen bedelin çok yüksek olduğu ülkede, (ölü sayısı çoktan 60’ı geçti bile) insan hakları konusunda bir tartışmayı yeniden canlandırdılar. Politika üretmeye ve sağduyuyu yeniden canlandırmaya çalışıyorlar. Aşırı tutuculuk ve gericilik karşısında değişim için bir itici güç, ilerleme için bir etken oluyorlar.
Aynen üzerinden 7 ay geçmesine rağmen Rus yayılmacılığına ve barbarlığına karşı savaşmaya devam eden Ukraynalılar gibi. Tüm dünyanın özgürlüğü adına. Dünya hükümetlerinin ve halklarının büyük bir kısmı yanlarında. İnsanlar, sosya medya profil fotoğraflarının yanına Ukrayna bayrağı paylaştı, mavi ve sarı bayraklarla sokaklara çıktı (bazılarımız yapmıştı). Üzerlerine düşen görevi yerine getirdiler. Tabii İranlıların [destekleyenlerin] durumundaki gibi, bu destek uzaktan ve güvenli bir ortamdan veriliyor. Esas savaş, özgürlük için bedel de ödeyen Ukrayna halkı tarafından veriliyor.
LGBTQI topluluğu gibi. Onlar da hoşgörüsüzlüğe ve keyfiliğe karşı kendi kavgalarını veriyor. Binlerce kişi, bu yıl yine farklı olma haklarını, eşitliklerini, seçme özgürlüklerini savunmak için bir araya geldi. Yine binlerce kişi LGBTQI bireylere katılarak ortak bir ses verdi. Themistocleous veya [cumhurbaşkanlığı] adayların LGBTQI hakları konusunda yaptığı açıklamalar ne kadar da bize hala daha kat etmemiz gereken çok yol olduğunu hatırlatsa da Pazar günkü yürüyüşe gidenlerimiz, adalet talep eden ailelerin bunu bir kutlamaya dönüştürdüğünü görerek toplum olarak önemli ilerlemeler kaydettiğimiz konusunda ikna olmuştur diye düşünüyorum. Bizler – ışığın sonsuza kadar karanlık tarafından engellenemeyeceği – bu rahatlatıcı duyguyu LGBTQI topluluğunun mücadelesine borçluyuz. Belki taleplerine destek belirtmek için bir süre orada olanlarımız veya bu konuda yazı yazanlarımız veya zaman zaman çabalarını destekleyenlerimiz görevimizi yaptığımızı düşündük. Ancak bu kavga LGBTQI topluluğu tarafından yalnız verildi ve tek başlarına mücadele etmeye devam ediyorlar.
Devlet ve toplumun bir bölümü tarafından ayrımcılık ve zorbalık gören, görmeye devam eden onlar. Herkesle eşit haklara sahip olabilecekleri konusunda başkalarının karar verme hakkı bulunmadığına herkesi ikna etmesi gereken de yine onlar. Bütün işi onlar yaptı, bu da küçümsenecek bir çaba değildi, acı vericiydi ve adil değildi. Çünkü onlar, geri kalanlarımızın büyürken kıymetini bilmediği şeyler için mücadele etmek zorunda kaldılar. Neyin normal ve doğal olduğunu tanımlayanlara karşı mücadele ettiler. Kimlerin belli haklara sahip olabileceği veya olamayacağı konusunda karar veren ve kendilerini ahlak polisi olarak ilan edenlere karşı mücadele verdiler. Ailenin hangi yapıda ve formda olması gerektiği konusunda karar verme hakkını kendinde gören tüm Melonilere karşı geldiler. Kimin gelinlik giyeceği veya hepimizin homoseksüel olmaya zorlanıp zorlanmayacağını merak eden tüm Themistocleouslara karşı durdular. Dünyanın gelişmesini hiç istemeyen ve onu baskı altında tutma çabası içinde olan kurumlara karşı savaştılar. Her şeyin daha iyisini bildiğini düşünenlere karşı. Tüm bunların kaşısında durdular. Tüm eleştirileri üzerlerine aldılar. İranlı kadınların yaptığı gibi tüm bedelleri ödeyerek. Adalet, eşitlik ve seçme özgürlüğünü elde etmek için. Bu kavgalar sadece kendilerini ilgilendirmiyor. Hepimizi ilgilendiriyor.
Aşırı sağcı güçlerin her yerde aralıksız yükseldiği ve kült figürlerin ana akım haline gelmeye başladığı bir dönemde, bu tür gruplar, insanların ısrarla marjinalleştirmeye çalıştığı belirli konuları önemli bir noktaya getirmeye çalışarak, belirsiz bir yönde ilerleyen bir çağın kahramanı olurlar. Onların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var. Çünkü onlar dünyamızı daha adil bir yer yapıyorlar. Daha güzel bir yere dönüştürüyorlar. Daha iyi yapıyorlar. Ellerinde renkli bayraklar taşıyan çocukların görüntüsü – Themistocleus ve Giorgi Meloni’nin görüntülerinin aksine –herhangi bir şüpheye yer bırakmıyor.