Dün, Mahmut Anayasa’nın doğumgünüydü.
En çok bir yazar doğum gününün köşe yazısıyla kutlanmasını hak eder sanırım.
Zaten bir yazarı daha çok yaşarken anmak lazım. Öldükten sonra heykeli dikilse kime ne?
Dün yayınlamak istemedim bu yazıyı. Onu bu güzel gününde bir gün olsun huzurlu bırakmak istedim.
Zaten o da bugün sabah kahvesiyle birlikte dünya ve ülke gündemine çoktan dönmüştür.
Geçmiş gün, Mahmut Anayasa ile ev düzenliyoruz, düzelttiğimiz evdeki kütüphanesini düzenliyoruz. O gün anladım ki, farklı sebeplerden dolayı en az üç evde kitapları kalmış. Güzel şey tabii ki. O gün bana bir plak( Zülfü – Güneş Topla Benim İçin), bir roman bir de Che bayrağı hediye etmişti. O günü hiçbir zaman unutmayacağım. Beraber geçen özel günlerimizin en nadidesiydi.
O yüzden bugün Mahmut Anayasa üzerinden hem onun hayatındaki yazı noktalarını hem de onun üzerinden yazarlığı anlatmaya çalışacağım.
Mahmut Anayasa, İsyanım İşgale ve Aşk Şarap Tadındadır adında iki şiir kitabı yazdı, birisi politik-toplumsal diğeri kadın erkek ilişkilerini anlattığı şiir kitabıydı. Sonra yazdığı Bir Delinin Not Defteri kitabıysa, toplumsal, siyasi hiciv kitabı olarak raflardaki yerini aldı.
Daha sonra Gatriyaba isimli yazdığı bir tiyatro oyunu oldu. Zeliha Susuzlu Tiyatro’sunun yönetip oynadığı oyun, aslında birebir Anayasa tarafından oluşturulan bir karakterdi. Bir karakter yaratmak hem yazan hem de oynayan için en zor şeydir.
En az diğer üç kitabı kadar önemli diğer bir eserse, kendi yazdıklarının bir Oratoryo’da seslendirilmiş olmasıydı. Çok güzel bir geceydi. Kıbrıs’ın bütün potansiyeli parıl parlıyordu adeta. Yaşar Ersoy hocamızı ve diğer bütün emek veren sanatçıları unutmamak gerekir.
Mahmut Anayasa’nın kendisine ait bir yazı matematiği var. Bu matematik kendisinin yazma isteğinden daha önemli bir taraf.
Anayasa’nın yazılarının içinde büyülü gerçekçilik türünden büyük kısımlar var. Toplumsal, siyasi ve hiciv türünde olan bütün yazıları büyülü gerçekçilik türünde diyebiliriz.
Biz de yaşanan düzeni, bizdeki insan deneyimlerine en uygun tür de bu diyebiliriz. Latin Ülkesi’nde en iyi örneklerine rastladığımız büyülü gerçekçilik türü, Latin halklarıyla yaşadıklarımızın benzer oluşundan da yakınlık taşıyor.
Hepimizi inanması çok zor bir unsur ele geçirdiğine göre, Anayasa’nın hiciv türüne yakınlığı ise daha çok direk hiciv türünde değil, onun içinde kendi köküyle, kendi matematiğiyle oynar gibi.
Kendi yazı kökünde kesinlikle söylence var. Bunu hem şiirlerinde hem de hiciv türünde yazdığı yazılarda görebiliyoruz.
Fakat yazı matematiğini kahkahalarımızla ölçemeyiz. Çünkü bu matematik üç ayrı ayak üzerine oturuyor. Büyülü Gerçekçilik, Söylence ve Hiciv. Bu üçünü kendi tarzına göre kullanıyor.
Bu da çok büyük bir hikâyecilik gücü demektir. Şimdiye kadar kendi ömrünü aşacak üç kitap kaleme aldı ama, umarım en yakın zamanda hikâye türünde bir kitap yazar da merakla okuruz.
Toplumun, bazen içinde bulundukları gerçeklerin, hatta isteklerin bile yaşanan, yaşanılan anda olduğu zannedilir. İnsanlar böyle zanneder. Aslında onlar Mahmut Anayasa’nın kitabında kısa bir bölüm.
İyi doğdun Mahmut Anayasa
İyi ki varsın Abi…
Fotoğraf: Senih Çavuşoğlu