Bu makale ilk kez 15 Haziran tarihinde Politis Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Yazar: Yorgos Kauris, Kaynak: Kıbrıs Radyo Yayın Kurumu, Çeviri: Vula Harana
Kıbrıs sorunuyla uğraşmış olan her kuşak kendi yaşadığı ilk “nihai son»un büyük hayal kırıklığını içinde taşır. Kıbrıs sorununa her türden yaklaşımın idealistleriyle yapmtığım temaslarda 2004’e ya tedavi edilmesi gereken bir travma ya da düşmanların bozmaya çalıştığı bir miras olarak daima geri dönüldüğüne tanık oldum.
Benim kuşağım için önümüzdeki yıllarda bu “yok edici darbe” rolünü üstlenecek olanın, Kran Montana’daki görüşmelerinin çöktüğü yıl olan 2017 olacağını düşünüyorum. Kimilerine göre işgalci Türkiye’nin gerçek niyetlerini gösterdiği için, kimilerine göreyse bizi yönetenlerin ve temsil edenlerin beceriksizliği, isteksizliği ya da korkaklığı nedeniyle.
Önceki kuşaklar için bu tür dönemeçlerin neler olduğunu bilemiyorum. Okuduğum makalelerden ya da tarihsel kitaplardan çıkardığım sonuç; önceki kuşaklar için bu tür dönemeç noktalarının Gali fikirler demeti ve öncesi, Amerikan-İngiliz Kanada planı ve öncesi, bağımsızlık fırsatı ve öncesi, 1948 Konferansı ve öncesi olabileceği sonucuna varıyorum.
Bölünme, işgal ve istilâ Kıbrıs sorununun sadece en yakın tarihteki görünümüdür. Ve denizin ortasındaki bu toprak parçasının nüfusunun, etrafında olup bitenleri anlama, tehdit ve fırsatları görme, ortak irade geliştirerek onu hayata geçirme acizliğinin ta kendisidir.
Algı daima sonradan gelir. Ve o zaman tam olarak ne yaşanmış olduğunu derinliğine kavrarız. Ve ne yapmış olmamız gerektiği düşüncesine kendimizi hapseder, sonsuza dek aynı şeyi yeniden ve yeniden üretip dururuz. Beynimiz farklı bir hızla ve bedenimizin dışında farklı bir zaman diliminde çalışır.
Eski Dışişleri Bakanlarından İoannis Kasulidis Politis gazetesinde dün yayınlanan röportajında “hayal kırıklığı zamanı” ve “bekleyiş zamanı”ndan söz ediyor. Bu noktada Kıbrıs sorununun/ kısır bir döngüye gönderme yapan/ bir yorumundan söz ediyoruz. Bu kısır döngü sadece doğru cevapla kırılabilir.
Ancak sorunun kendisi kısır bir döngü değil. Sorun strateji ve uzun erimli düşünce eksikliğidir, çevremizde olup bitenleri anlamada geç kalmadır ve hedeflerimizi geliştirme beceriksizliğidir. 2020 yılında, bu adada, zamanın farklı bir diliminde yaşayan; 2004’te, 1955’te 2017’de, 1974’te ya da 1963’te yaşamaya devam eden insanların varlığıdır.
Kısır olan döndü değil. Kısır olan bizleriz.