İktidar ve muhalefet partilerinin, sendikaların, işçilerin, işverenlerin ve özellikle de hükümetin dikkatine. İçinde bulunduğumuz sürecin faturasını yaşadığımız bu gemi ödemekte zorlanıyor.
Kara haber vermek zorundayım ancak lütfen bu mesajı okuyup, bahsedeceğim belirsizlikler konusundaki tedbirlerinizi ifade edin.
En azından sosyal mesafe halinde odasından sizlere konuşmaya çalışan bu insana ve bu insan gibi geleceğe dair olacaklardan etkilenmesi muhtemelen insanlar için yapıcı çözümler sunun. Çünkü, toplumun her ferdi gibi bu ülkenin geleceğine dair kaygılar duyarken, bunu duygusal bir hüzünden değil ölçülebilir bir referans üzerinden gerçekleştirmektedir.
Eğer henüz gelen dalganın farkında değilseniz, lütfen yapıcı öneriler oluşturmaya bakın.
Uzatmadan konuya geçelim. Dün Başbakan Ersin Tatar’ın ifadelerinde bazı rakamlar çok daha fazla dikkatimi çekti.
Ersin Tatar, son süreçte 56 bin kişinin ülkeden ayrıldığını ancak 10 bin kişinin ülkeye geldiğini açıklamış. Başka bir deyişle net olarak 46 bin kişinin ülkeden çıkış yaptığını söylemiş.
Nüfus, ekonomik hayatın en önemli unsurlarından biridir. Çünkü nüfus tüketir. Tüketim ekonomide yıllık toplam hasılayı oluşturan 5 ana kalemin en önemlilerinden biridir. Çok basit bir şekilde formüle edecek olursak milli hasılayı Özel Tüketim + Kamu Tüketimi + Yatırım + (İhracat – İthalat) kalemlerinin toplamı ile hesaplarız.
Bu rakam arttıkça ekonomi büyür, azaldıkça ekonomi küçülür.
Devlet Planlama Teşkilatının 2017 tarihli raporunda Kıbrıs’ın kuzeyinde Gayri Safi Milli Hasıla’nın %73’ünün “tüketim” kaleminden oluşmaktadır.
Tüketim kaleminin %54,2’si özel tüketimden, %19’u ise kamu tüketiminden oluşur.
2017 yılında Devlet Planlama Teşkilatı Fert Başına Tüketimi 37,877.4 Türk Lirası/yıl olarak hesaplamıştır.
Aynı rakamlarla basit bir hesaplama yapalım.
Ocaktan Mart ayına kadar ülkemizde ikamet eden 46,000 kişi Nisan ayının ilk gününde ayrıldıysa 9 aylık bir süreçte yani bir yılın %75’inde bu harcama kalemini gerçekleştiremeyecektir.
37,877.4 Türk lirası x 0,75 (9 ay) x 46,000 (kişi)
Yani 2017 rakamlarına göre sonuna kadar muhtemel kayıp 1 Milyar 306 milyon 756 milyon 500 Türk Lirası olacak.
2017 yılı rakamlarına göre toplam tüketim 10 milyar 640 milyon 890 bin 300 Türk Lirasıydı. Yeni durumda bu rakam 9 milyar 334 milyon 133 bin 800 Türk lirası olarak öngörülebilir.
Bu arada hükümet harcamalarında, Türkiye’den gelen yardımlardaki azalmaya girmiyorum. Sadece özel harcamalara odaklanmayı tercih ediyorum.
Şimdi birinci noktayı elimizde tutalım.
Benzeri biçimde COVID19 etkisiyle toplam yatırımları da azaltacağını düşünebiliriz. En basiti turizm sektörü 2 yıl boyunca anlamlı yatırımlar yapmaktan kaçınacaktır.
2017 yılında 12 ay boyunca ekonomi çalışırken, toplam yatırımlar 2,836,016,478.7 olarak hesaplanmıştır.
COVID19 salgınının 12 aylık dönemin 2 ayında iş yapmayı engellediğini varsayarsak aynı rakamın %83’ü oranında bir yatırım olacağını öngörebiliriz.
Özellikle turizm, ulaştırma gibi sektörlerin daha fazla etkilenecek olmasına rağmen en karanlık resmi vermemek adına bu tercihi yaptığımı belirtmek isterim.
Ancak bu durumda da toplam yatırım kalemi 2 milyar 353 milyon 893 bin 677.3 Türk lirası rakamına denk gelmektedir.
Yani 482 milyon 122 bin 801 Türk liralık bir kaybın olabilecek en az kayıp olduğunu söyleyebiliriz. Sonuçta tüketimin azalması ile ayrıca özel yatırımlar için gerekecek sermaye de azalacak ama yine bunu bir kenara koymayı tercih ediyorum.
İkinci noktayı da elimizde tutuyoruz.
Geriye (İthalat- İhracat) yani dış açık kalemi kalıyor. 46 bin kişinin ayrılmasından dolayı ve nüfusun 450 bin olarak Başbakan tarafından ifade edilmesinden ötürü, senenin son 9 ayında daha az ithalat yapacağımızı kabul edebiliriz. Nüfusa oranla da %10 oranında bir azalmaya gideceğini kabul ederek bu şekilde farz ediyorum.
2017 yılında (–) yönlü (bunun sebebi ithalatın ihracattan fazla olmasıdır) 1,074,854,400 olan rakamını yine Nisan ayından başlamak kaydıyla 0,75 x 0,1 oranında azaltıyorum.
Yeni rakam olarak (–) yönlü 994,250,320 TL oluyor.
Bu da üçüncü nokta. Bunu da elimizde tutalım.
Şimdi bu kadar rakam arasında kaybolduğunuzun farkındayım.
Ancak çok kısa daha sabretmeniz gerekiyor.
2017 yılında 14 milyar 551 milyon 761 bin 179 olan Gayri Safi Milli Hasıla çok kabaca yapılmış yeni hesaplamalar sonrasında aşağıdaki gibi değişiyor.
Tüketim : 9 milyar 334 milyon 133 bin 800 Türk lirası
Yatırım: 2 milyar 353 milyon 893 bin 677.3 Türk lirası
Dış açık : 994 milyon 250 bin 320 Türk lirası olurdu
Yeni yeni Gayri Safi Milli Hasıla 12 Milyar 682 Milyon 267 milyon 797, 3 Türk lirası olmaktadır
Başka bir deyişle bir önceki hesaplamaya göre 1 milyar 869 milyon 493 bin 381 Türk lirası azalmaktadır.
Bu 2017 rakamlarıyla bakıldığında bir sonraki yıl, en muhafazakar değerlerle -%12,8 oranında bir ekonomik daralmaya denk gelmektedir.
Peki %12,8 seviyesinde küçülen bir ekonomi krize girer diyebilir miyiz?
Sadece birkaç hatırlatma yapmak istiyorum.
2008 Krizinde ekonomik daralma -%5,1 olarak ölçüldü.
2011 Yunanistan krizinde rakam -9,1 olarak ölçüldü.
2013 Kıbrıs krizinde aynı rakam -%5,9 olarak ölçüldü.
2001 Yılında Türkiye’de yaşanan Ekonomik krizde ise -%7,4 olarak hesaplanmıştır.
1998 Yılında Rusya’da yaşanan krizin ilk yılında ise bu oran -%4,6 olarak ölçülmüştür.
Sonuç olarak, tek umudum bir hesaplama hatası yapıyor olmaktır.
Ancak, yıl sonuna kadar etkin önlemler alınmazsa, reel sektörde bugüne kadar yaşadığımız en ağır krizlerden birini yaşayacak.
Gemi batıyor ve herkes kendi derdinde olduğundan kurtaracak biri olmayacak.
Yaptığım en muhafazakar hesaplama bile -%12,8 seviyesinde daralan bir ekonomi öngörüyorsa, sadece mali değil siyasi kararlar almak da gerekmektedir.
Bir an önce Türkiye veya Uluslararası Finansa erişebilmek için ekonomi konusunda olağan üstü hal ilanı ile birlikte, çok taraflı bir politik süreç başlatılmak zorundadır.
Kaynak nereden bulunacak?
Kırmızı çizgi ne olacak?
Sosyal patlamalar yaşayarak darmadağın olmadan bu işin altından nasıl çıkar, tüm toplumun geleceğini nasıl kotarırız onu öngörmek gerekmektedir.
Birilerinin, okuması, görmesi, duyması umuduyla…