Toplumsal cinsiyet kimliği sorunları ile mücadele edenler için, insanlarda biyolojik cinsiyetin tutucu bir şekilde pembe ve maviye ayrılmış olmaktan ziyade muhteşem bir gökkuşağı olduğunun söylenmesi özgürleştirici ve mutluluk verici olabilir. Ama bu “iyi hissetme” yaklaşımı, interseks hastaları kandırmaktan pek farklı değil: otonomiye saygı dürüstlük gerektirir. Ve son olarak, trans insanları savunanlar (veya başka herkes) pozisyonlarını sallapati biyoloji yorumlarına dayandıracaklarsa, bu en nihayetinde düşmanlarının işine yarayacaktır.
Biyolog ve toplumsal cinsiyet çalışmaları kuramcısı Anne Fausto-Sterling, “Why Sex Is Not Binary” başlıklı New York Times makalesinde meseleye açıklık kazandırmaya çalışıyor: “İki cinsiyet, insan çeşitliliğini açıklamak için hiçbir zaman yeterli olmadı.” Fausto-Sterling’e göre, bazı insanların ne dişi ne de er (veya belki de hem dişi hem er) olduğu “uzun süredir biliniyor.”
Fausto-Sterling, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Departmanından sızdırılan ve IX. başlık altında, cinsiyetin “değişmez biyolojik özelliklere dayalı” bir hukuki tanımını öneren bir iç yazışmaya cevap olarak yazmış. Bu yazışma, trans insanların kimi hukuki korumalarını ortadan kaldırmaya yönelik üzücü bir girişimin parçası gibi görünüyor. Trans bir insanın dişi veya er olma ihtimali trans olmayan bir insandan farklı olmamasına rağmen, trans hakları aktivistleri, trans olmanın bir akıl sağlığı sorunu olmayıp sadece “normal bir biyolojik çeşitlilik” olduğu fikrini desteklemek amacıyla sık sık “cinsiyetin ikili olmadığı” iddiasını öne sürüyorlar. “Cinsiyetin bir spektrum olması” veya Fausto-Sterling’in 25 yıl önce New York Times’da yazdığı gibi, “en az beş cinsiyet olması,” benzer amaçlarla ortaya atılan iddialar. Fausto-Sterling’in makalesi bu fikirleri benimsiyor ve pekiştiriyor. Ama iddia edilen bu biyolojik olgular kesinleştirilmiş olmaktan çok uzak. Üstelik, biyolojinin toplumsal ve hukuki meseleleri yönlendirmek için bu şekilde kullanılması çok yanlış. Trans insanlar, diğer herkes gibi, damgalanmadan, taciz edilmeden veya saygısızlık görmeden özgürce yaşayıp çalışabilmeli. Cinsiyet ister ikili, ister bir spektrum olsun, isterse 42 cinsiyet olsun, bu açıdan hiçbir fark yaratmaz.
Biyolojiden başlayalım. Fausto-Sterling’in bazı insanların ne dişi ne de er olmasına yaklaşımı epey dolambaçlı. Psikolog John Money’in kromozomal cinsiyet, dış jenital cinsiyet, pübertal hormonal cinsiyet ve diğerleri arasına koyduğu ayrımları anlatıyor. Bunların daima birbirine uymadığına işaret ediyor. Örneğin, kromozomal olarak er (XY) olan ama dış jenitalleri dişi olan insanlar var. Fausto-Sterling, Money’in “cinsiyet katmanlarının” da ikili olmadığına işaret ediyor: XX ve XY dışında cinsiyet-kromozom kombinasyonları var ve aynısı diğer katmanlar için de geçerli.
Peki ama güya Fausto-Sterling’in makalesinin konusu olan dişi ve er özgün kategorileri nerede? Ortadan kaybolmuşlar ve yerlerini kromozomal olarak dişi, jenital olarak dişi vb. almış gibi görünüyor. Gerçekten de XXY kromozomlarına veya sadece tek bir X kromozomuna sahip bazı insanlar var ve bu onları ne kromozomal olarak dişi ne de kromozomal olarak er yapıyor. Ama soru kromozomal cinsiyetin ikili olup olmadığı değil, cinsiyetin ikili olup olmadığı idi. Bu soruya cevap vermekten kaçınılıyor.
Dişi ve er kategorileri aslında Money’in sınıflandırmasında dolaylı olarak mevcut. Kromozomal olarak dişi olmak, (insan) dişileri açısından tipik olan cinsiyet kromozomlarına sahip olmaktır; jenital olarak dişi olmak, (insan) dişileri açısından tipik olan jenitalyaya sahip olmaktır vb. Ama basitçe dişi veya er olmak nedir? Money’in cinsiyetle ilişkili sürüsüne bereket kategorisini unutun—cinsiyetler hangileri?
Cevap 19. yüzyıldan bu yana biliniyor. Simone de Beauvoir’nın İkinci Cins’te (modern feminizmin kurucu metni) yazdığı gibi, cinsiyetler “temel olarak ürettikleri gametlerle tanımlanır.” Spesifik olarak ise, dişiler daha büyük gametler (üreme hücreleri), erler ise daha küçük gametler üretirler. (Üçüncü bir ara gamet boyutuna sahip başka hiçbir tür olmadığından, yalnızca iki cinsiyet vardır.1) Hayvan ve bitkiler alemindeki devasa dişiler ve erler çeşitliliğine bir göz atmak, başka hiçbir cinsiyet olmadığını teyit edecektir. Örneğin, dişi=XX denklemi, insan kromozomal çeşitliliği ile hiçbir alakası olmayan temel bir sebepten ötürü karışık: sayısız türün dişileri ya farklı cinsiyet kromozomlarına sahip (kuşlarda olduğu gibi) ya da hiç cinsiyet kromozomları yok (bazı sürüngenlerde olduğu gibi). XX/XY sistemi, insanlar gibi plasental memelilerin tipik olarak dişi ve er haline geldiği mekanizmadan ibaret; diğer memeliler ve bitkiler aynı sonuca ulaşmak için farklı yollar kullanıyorlar. Dişi veya er olmanın belirli kromozomlara (veya birincil/ikincil cinsiyet karakterlerine) sahip olmakla alakalı olduğu ne zaman ima edilse, tartışmanın raydan çıktığının kesin bir işareti sayılmalı.
Bir karmaşa söz konusu. Dişiler ve erler bir dizi sebeple gamet üretmiyor olabilirler. Oğlan bir bebek, sperm üretmekten çok uzak olmasına rağmen (veya bebeklikte ölse bile) erdir ve menopoza girmiş bir kadın, sırf artık döllenebilir yumurta üretmiyor diye dişi olmaktan çıkmaz. Dişi işçi arılar genellikle yumurta üretememektedirler çünkü yumurtalık gelişimleri kraliçe arının salgıladığı kimyasallar tarafından bastırılır. (Bir arı türünde, dişi işçilerin tümü, kraliçe arısız kolonilerde bile kalıcı olarak sterildir.)
Bu örnekler ışığında, gelişim yolunda daha büyük gametlerin üretimi ile sonuçlanan belirli bir mesafe kat etmiş olanların—en azından bir dereceye kadar, yumurtalık farklılaşması gerçekleşmiştir—dişiler olduğunu söylemek daha isabetlidir (yüzde yüz kesin olmasa da). Benzer şekilde, gelişim yolunda daha küçük gametlerin üretimi ile sonuçlanan belirli bir mesafe kat etmiş olanlar erlerdir. Biyolojideki tanımlar asla mükemmel kesinlikte değildir ve bu tanımlar da bunun dışında değil. Ama bunlar ne dişi ne de er olan insanlar olup olmadığını incelemek için bize yine de yol gösterirler. (Ne dişi ne de er olan ve bazısı ikisi de olan – hermafroditler – insan dışında bazı organizmalar olduğu kesin.)
Örneğin “interseks” Konjenital Adrenal Hiperplazi durumunu ele alalım – birçok “cinsiyet gelişim bozukluğundan” (CGB) biri. Bu nadir duruma sahip XX bireyler, rahimdeki yüksek androjen hormonu seviyeleri nedeniyle, doğumda büyümüş (bazen epeyce penise benzeyen) bir klitorise sahip olabilirler. Gelişim yolunda yumurta üretecek kadar kayda değer bir ilerleme kaydetmişlerdir (olağan yumurtalıklara ve fallop tüplerine sahiptirler) ve (er) sperm üretme yoluna başlamamışlardır bile. Bazen doğumda er atanırlar ama genellikle kız çocuğu olarak büyürler ve gerçekten de bunların bazıları çocuk sahibi olur. İster kız ister erkek çocuğu olarak büyüsünler, bilimsel literatür onları doğru bir şekilde dişi olarak sınıflandırır. Beklenebileceği gibi, karar verilmesi güç olan diğer bazı nadir vakalar da vardır (50.000’de 1 ve hatta daha da nadir) ama ne dişi ne de er olan insanlara dair hiçbir net ve tartışmasız örnek yoktur. (Burada işler daha karmaşık hale geliyor ama aynısı hem dişi hem er olan insan örnekleri varsayımı için de geçerli.)
Bazı net olmayan vakalar olması, cinsiyeti (insanlarda) ikili saymanın ihtiyatsızlık olacağını göstermektedir. Ancak aynı sebeple, cinsiyetin ikili olmadığını ilan etmek de – bunun kesinleştirilmiş bir biyolojik gerçek olduğunu iddia etmek bir yana – eşit derecede ihtiyatsızlık olacaktır. Ve bazı insanlar ikiliğin dışında olsalar bile, Fausto-Sterling’in önceki çalışmasına dayanılarak sık sık tekrarlanan yüzde 1-2’e hiçbir şekilde yaklaşmayan, nüfusun çok küçük bir kesimini oluştururlar.2
Cinsiyetin ikili olmaması açık ki birçok ilericinin samimiyetle inanmak istediği bir şey ama herkese onurlu ve saygılı davranmak için felsefi olarak sağlam bir dayanağa sahip olmak için buna kesinlikle ihtiyaç yok. Tarih boyunca interseks koşullarına sahip insanlar (genellikle iyi niyetli) doktorlar tarafından çocukken etik açıdan şaibeli jenital cerrahi müdahalelere maruz bırakılmışlar veya tıbbi durumları ile ilgili kandırılmışlardır. Hastalar ikiliğin dışına düştükleri ve dolayısıyla içinde görünecek şekilde cerrahi müdahaleye maruz bırakılmamaları gerektiği gerekçesiyle bu gibi cerrahi müdahalelerin haksız olduğunu düşünmek büyük bir hata olacaktır. Cerrahi müdahaleye karşı temel argümanların (çok az telafi edici fayda getiren riskler söz konusu olması, hastaların rıza veremeyecek kadar küçük olması) hastaların dişi, er, ikisi de veya hiçbiri olması ile alakası yoktur.
Dahası, cinsiyetin ikili olup olmadığı meselesinin, akademik olarak ilgi çekici olmasına rağmen, transseksüellik ve cinsiyet hoşnutsuzluğunun tedavisine yönelik değişen modeller ile ilgili mevcut tartışmalarla hiçbir alakası yoktur. Toplumsal cinsiyet kimliği sorunları ile mücadele edenler için, insanlarda biyolojik cinsiyetin tutucu bir şekilde pembe ve maviye ayrılmış olmaktan ziyade muhteşem bir gökkuşağı olduğunun söylenmesi özgürleştirici ve mutluluk verici olabilir. Ama bu “iyi hissetme” yaklaşımı interseks hastaları kandırmaktan pek farklı değildir: otonomiye saygı dürüstlük gerektirir. Ve son olarak, trans insanları savunanlar (veya başka herkes) pozisyonlarını sallapati biyoloji yorumlarına dayandıracaklarsa, bu en nihayetinde düşmanlarının işine yarayacaktır.
Notlar:
1 Bu anlamda cinsiyet ikilidir: yalnızca iki cinsiyet vardır. Ancak, mevcut tartışmaya ilişkin “cinsiyet ikilidir” yorumu farklı: herkes ya dişi ya da erdir ve kimse ikisi de değildir.
2 Yüzde 1-2’lik rakamın kaynağı, Fausto-Sterling’in yazarlarından biri olduğu 2000 tarihli “How Sexually Dimorphic Are We?” makalesidir. Bu makale “interseks görülme sıklığını” yüzde 1,7 olarak tahmin etmektedir. Felsefeci Carrie Hull’un bu makaleye verdiği görmezden gelinen yanıt, veri toplama ve yorumlama sırasında yapılan “sayısız hata ve noksanı” düzeltmiş ve rakamı yüzde 0,37’ye çekmiştir. Daha önemlisi, bu rakam genellikle anlaşıldığı şekliyle “interseks koşullarının” görülme sıklığının tahmini değildir, bundan ziyade, dişilik ve erillik (Fausto-Sterling’in sözleriyle) “Platonik idealine uyma” açısından tüm istisnaları içermektedir. Bu aşırı kapsayıcı kritere göre, normal XY erlerden pratikte ayırt edilmesi mümkün olmayan XYY bireyler de interseks sayılmaktadır. İnterseks koşulları (fenotipin hem dişi hem de er unsurlara sahip olduğu bireyler olarak anlaşılan CGB’lerin küçük bir alt kümesi) için doğru rakam yüzde 0,018’e yakındır, yani Fausto-Sterling’in verdiği rakamdan 100 kat düşük (bkz. Leonard Sax, “How Common Is Intersex? A Response To Anne Fausto‐Sterling”). Hull’un düzeltmeleri ile de birleştirildiğinde bu rakam yüzde 0,015’e düşmektedir. Şu anki varsayım, bu yüzde 0,015 içindeki insanların bile genellikle dişi/er ikiliği içine girdiği ve kimsenin net şekilde bunun dışında olmadığıdır. (Aslında dişi/er ikiliğine istisnalar için bu yüzde 0,015’i oluşturan klasik interseks koşullarından daha makul adaylar var, özellikle de XY gonadal disgenezi veya Swyer Sendromu.)
Alex Byrne, Felsefe Profesörü, MIT
1 Kasım 2018
https://dunyadanceviri.wordpress.com/2018/11/04/cinsiyet-ikili-mi-alex-byrne/