Siyasi seçkinler, hükümet krizi ile oyalanmaya devam etsin, çok daha ciddi bir tehlikenin kapısı aralandı bu tehlikenin adı “açlık”.
Kulağa çok dramatik geliyor değil mi? Bizde öyle şey olmaz deyip, herkes kendi konforlu yaşamına bakıp, ortalığı velveleye vermeye gerek yok diyebilir.
Ancak bir iki hatırlatmayı yapmak zorunlu. Birincisi, İstatistik Kurumu’nun resmi verilerine göre “Gıda ve Alkolsüz içkiler” grubundaki enflasyon %105,23’e ulaştı. Bu kesinlikle Avrupa rekoru. Normal ekmekteki fiyat artışı bir önceki yıla göre %151,38. Tahıl ürünlerindeki fiyatlardan doğrudan etkilenen et fiyatlarında ise artış %45 civarında. Bu durumda yönetim erkini elinde bulunduranların bu konuda akılcı çözümler bulması gerektiği açıkça karşımızda duruyor. Çünkü bizim kontrolümüzde olmayan bir başka sorun daha var onun adı da Ukrayna Savaşı.
Ukrayna Savaşı ile tahıl fiyatlarında artış yaşandığı biliniyor. Dahası, limanlardaki altyapının yok olması ve ağır kuşatma nedeniyle, paranız olsa bile tahıl ürünlerine erişimin çok zor olacağı belli. Bu açıdan da yerli üretim çok daha önemli bir noktaya geliyor.
Geçtiğimiz hafta Yeni Düzen gazetesinde, Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam şu ifadeleri kullandı “Tahıl fiyatlarının zirve yapmasının etkisiyle Güney Kıbrıs’tan Kuzey’deki tahıl için talep oluştuğunu kaydeden Nizam, “Kilo başı 8.5 TL civarında teklifler alan çiftçiler var, arpanın Güney’ye gitmesinin önüne geçemezsek, paramızla da dahi arpa bulamayacağız” dedi.
Verdiği mülakatta, ““Kilo başı 7 TL’yi kabul etmeye hazırız. 7 TL kabul edilmezse hasadın ciddi bir kısmı Rum’a gidecek” şeklinde uyarıda bulunan Nizam’ın uyarıları bir işe yaramadı.
Bugün, Tüketiciler Derneği Başkanı Hasan Y. Işık, derneklerinin yasal olarak temsil edildiği Toprak Ürünleri Zaire Fiyatları Danışma Heyeti’nin, “Arpa ve buğday” fiyatlarını kiloda 5,50 TL ve 6 TL olarak belirlediğini duyurdu.
Bu durumda, Kıbrısın kuzeyindeki bir çok üreticinin, 5,5 liraya kuzeye mi, yoksa 8,5 liraya güneye mi satacağı belirleyici olacak. Güney, artan gıda fiyatlarını düşürmek için kuzeyden uygun fiyata arpa ve buğdayı çekmesi durumunda, kuzeyde ciddi bir açık yaşanabilir ve tahıl ürünlerinin ithalatçıları da bu sıkışmayı Ukraya-Rusya çatışmasından kaynaklanan zorluklardan dolayı aşması mümkün olmayabilir.
Bu ihtimalde, gıda fiyatlarında kaçınılmaz olarak yükselme görmemiz ve hali hazırda %105,23 olan gıda fiyatları enflasyonunun daha da artması kaçınılmaz olacak.
Hane halklarının bütçesinde gıda ve enerji harcamalarının azaltılması en güç olan kalemlerdir. Her ikisinde de, hedeflenmiş bir politika yokluğu yaşanmaktadır. Dahası hükümet yap-boz çalışmaları bu konuda kapsamlı ve radikal önlemlerin alınmasına olanak sağlamamaktadır.
Hal böyle olunca, daha önce yoksulluk olarak ifade ettiğimiz ekonomik daralmanın yeni bir safhaya yani yeterli beslenememe ile başlayıp “açlık” sorununa kadar ulaşması ihtimal dışı değildir.
Zor zamanlarda etrafa korku salmanın doğru bir duruş olmadığına inanırım. Ancak, rakamlar bize alelade bir kaygıyı değil, et ve kemiğe bürünmüş bir durumu ortaya koyuyor. İlk anda bu tarz sorunlar, orta sınıf haneleri etkilemeyebilir. Ancak göçmen, kaçak, yoksul, prekarya koşullarda çalışan insanları etkileyecek. Bu kaçınılmaz olarak suç artışlarını getirecek, çünkü “marketten ekmek çalma” gibi suçlar yönetenlerin umursuzluğunun getirdiği doğal bir sonuç olacak.
Bu ihtimal karşımızdayken, sembolik zırvalarla yönetim kendine çözümler arayabilir. Ancak, siyasetçilerin gündelik kaygılarına hiç takılmadan hızla yaklaştığımız krize karşı daha geniş bir dayanışma ağı örmekten başka bir çıkar yolumuzun da kaldığına da artık inanmıyorum.