ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: BÜYÜK ÇELİŞKİ
Görsel ve Çeviri: Penna
Kıbrıs sorununun yarım yüzyılı aşan varlığı süresince, Kıbrıs Rum tarafının resmi politikasında büyük bir çelişki ortaya çıkmıştır. Federal bir çözüm için müzakere ederken ve Denktaş’ı bu beklentinin önüne çıkardığı engeller nedeniyle haklı olarak suçlarken, [Kıbrıs Rum tarafı] aynı zamanda sürekli olarak “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni asla terk etmeyeceğiz” pozisyonunu geliştiriyordu. En azından sorunun çözümüne yönelik çabalar devam ettiği sürece makul bir tutum. Ancak hem Kıbrıs’ta hem de dışarıda yarattığı izlenim açısından sorunlu. Özellikle de Kıbrıs’ta, Kıbrıs Cumhuriyeti kesin ve geri dönülmez bir şekilde Kıbrıs Rum toplumu ile özdeşleştiği noktada.
Yanlış anlaşılmasın, tüm [müzakere] çabalarının amacı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı Türklerin de katılımıyla federal bir devlete dönüştürmekti. 2004 yılında, Annan planının yarattığı tüm kargaşanın ortasında, dönemin Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos’un şaşkınlığını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin artık “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak anılacağı için sert tepki gösterdiğini hatırlıyorum. “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” ki planda verilen isim böyleydi, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “yokmuş” gibi gören ve öyle de görmeye devam eden diğer tarafla yapılan müzakerelerden çıkabilecek belki de en iyi isimdi. “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti” terimi, bizim “metamorfoz” [Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federal bir devlete dönüşmesi] dediğimiz şeyi neredeyse tam anlamıyla karşılıyordu.
Cumhurbaşkanı’nın dünkü geçit töreninden sonra yaptığı açıklamaları dinlediğimde, sözle ifade edilmemiş bu çelişkinin devam ettiğini bir kez daha fark ettim. “63 yıl sonra sahip olduğumuz en değerli şey Kıbrıs Cumhuriyeti’dir. Bizler Kıbrıs Cumhuriyeti’ni sadece korumakla kalmayacak, daha da güçlendireceğiz” dedi Sayın Hristodulides. Tekrar ediyorum, Kıbrıs sorunundaki durum devam ettiği sürece doğru tutum budur.
Tek umudum, son yıllarda giderek güçlenen ve bir “devlet milliyetçiliği” inşa eden bu siyasi deklarasyonun, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Rum toplumunun malı olduğu inancını daha da pekiştirmemesidir. Çünkü bu, Kıbrıs sorununun çözümü için ifade ettiğimiz tüm iyi niyetlerin, mevcut işgal olgularının örtülü kabulünden başka bir şey olmadığı anlamına gelecektir.