Murat, Haluk, Halil…
Üçü de askeri mahkemede yargılanıyor.
Seferberliğe gitmeyi reddettikleri için.
Murat ve Haluk daha önce hapis cezasına çarptırıldıklarından dolayı konuyu aynı zamanda AİHM’e de götürdü.
Halil için ise daha önce herhangi bir cezaya çarptırılmadığı için AİHM süreci başlatılamadı.
Savcı ve yargıç Murat ve Haluk hakkında AİHM’deki davanın sonuçlanmasını bekleyecekler. Davaları ertelenecek.
Ne kadar trajik değil mi? ‘Bağımsız’ bir ‘devletten’, ‘bağımsız’ bir yargıdan söz ediliyor ama yine de AİHM’deki dava sonuçlanmadan burada bir karar veremiyorlar…
Halil için ise böyle bir süreç işlemiyor. Savcı mahkemede adeta kelle istiyor. Hakim, “ısrarcı mısınız”diye soruyor savcıya, savcı “evet” diyor.
Bir diğer vicdani reddci Nuri Sılay…
Doğrudan askere gitmeyi reddettiği için bugün kuzeye geçemiyor. Güneyde yaşıyor. Geçerce tutuklanacak. Neden? Silaha hayır dediği için…
Murat, Haluk ve Halil
Murat ve Haluk’un davaları ertelenecek. Halil ise önümüzdeki ay vicdani reddinden dolayı hapishaneye kapatılabilir…
Düşüncesinden, hayatdaki duruşundan, militarizme ve silaha hayır dediği için…
Evet silaha hayır dedikleri için.
Tanıdık geliyor değil mi?
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da geçtiğimiz günlerde Lefkoşa Maratonu’nu açarken “bu kez silah yok” dememiş miydi?
Öyleyse şimdi Akıncı bize bu durumu açıklasın…
Birileri ‘silaha hayır’ derken alkışlanıyor, birileri ‘silaha hayır’ derken hapishaneye kapatılmak isteniyor.
Bu nasıl oluyor sevgili Akıncı?
*
Murat, Haluk ve Haluk
İçlerinden biri önümüzdeki ay hapishanede olabilir.
Herkesin gözü önünde, herkesin haberlerde izleyeceği şekilde.
Büyük bir sessizlik, duyarsızlık ve kanıksama içinde.
Dört isim…Murat, Haluk, Halil ve Nuri
Sessizliğe teslim olmadıkları, kabul etmedikleri ve kanıksamadıkları için yargılanıyorlar.
Rahat oturabiliyor musunuz?
*
Tufan, Cemal, Kudret ve Serdar…
Hükümete gelmeden önce parti programlarına vicdani red meselesini alan partilerin başkanları.
Şimdi hükümetteler.
Hükümetin programında da vicdani reddin kabul edileceği yazmakta.
Tufan, Cemal, Kudret ve Serdar…
Dördünün gözünün önünde yargılanan üç kişi.
İçlerinden biri hapise gidecek.
Sizin programlarınıza yazıp unuttuklarınızı sizden çok önce hayatının bir parçası haline getirdiği için.
Şimdi silgi mi istersiniz yazdıklarınızı silmek için yoksa kulaklarınıza sessizlik, gözlerinize karanlık giydirmeye devam etmeyi mi tercih edersiniz?
*
Kocaman bir sessizlik denizinde boğulmamaya çalışıyoruz.
Gölgelerle kaplı meydanlarda, düşmemek için tutunacak dallar arıyoruz.
Etrafımızı saran soğuk bir uğultu.
Suskunluğun, sinmişliğin, boş vermişliğin uğultusu…
Mesele yargılanmak değil, mesele hapis yatmak hiç değil.
Mesele bu suskunlukta, bu kahreden sahtelikte.
Hangi çığlık dağıtacak şimdi bu gölgeleri?
Şimdi siz söyleyin sayın Akıncı…
Bu kez silah yok öyle mi?