Avrupa Birliği içinde egemen eşit olacak”, “Doğu Akdeniz’de aktör olacak”, “doğalgazda söz sahibi olacak”, “jeopolitik güç olacak” derken; Akdeniz’in ortasında, etrafı su çevrili minik bir adanın yarısında susuz kaldık.
Federasyon bitti diye nara atanlar, ne zaman dürüst olup biten bir şey varsa o da kktc projesi olduğunun farkına varacak?
Yüz yıldır “var olma” mücadelesi verdiğini söyleyen ahali, adanın kuzeyinde kurduğu yapılanmayı yönetme becerisinin bir sonucu olarak bugün suya erişemiyor.
Zamanında önerilen denizden arıtma tesisi teklifine karşı, AB’ye muhtaç olma gözü ile bakıp bugün boru ile su projesini sorgusuz sualsiz kabul eden yönetici eliti nasıl unutalım?
Peki ya aynı anlaşmayı “şimdi anlaşma çok daha iyi” diyerek, topluma pazarlayanları nasıl unutalım?
Oldu bittiyi asrın projesi diye bize yutturanlar, tamir edilen boruların birkaç ay sonra yine patlamayacağını garanti edebilir mi? Tamirat 25 Eylül’de tamamlanacak deniliyor, uzarsa ne olacağını bilen var mı?
Ben bu anlaşmayı yeniden görüşür, su kaynaklarının yeniden değerlendirilmesi için denizden arıtma tesisleri kurma yoluna gideceğim diyen var mı?
Yaratılan bağımlılık ilişkisinin sonuçları o kadar ağır ki, deniz ötesi merkezin fantastik projelerinde figüran olma uğruna şimdi susuzluktan yok olmaya gidiyoruz.
Silahla, süngüyle, asimilasyonla ve daha bir çok siyasi projelerle yapılmayanı şimdi kendi imzamızla yapıyoruz…
Milliyetçi gürültücülerin iddialarını artık dinlemeyin. Bir dakika ideolojik saplantılarınızı bir kenara koyup az biraz düşünün.
Ortasından dikenli tel ile ayırdığımız aynı adada yaşarken nasıl olur da kuzeydeki su kaynaklarını yönetememiş olduğumuz gerçeğinden dolayı bir yetkili özeleştiri yapacak mı? Anlaşmayı kimin konuştuğunu, kimin görüştüğünü, kimin imzaladığını, kimin alkışladığını bildiğimiz halde bu konuyu ne kadar öteleyeceğiz?
Yetkiyi tek bir imza ile devrettiğimizden ve bugün gelinen meseleyi gündeme getirmeyi “Türkiye ile ilişkileri bozacak” korkusunun yarattığı edilgenlikle birleştiğini ne kadar görmezden geleceğiz?
Doğruyu ve yanlışı seçim propagandasından öteye dile getirmekten korktuklarından olacak kimse ağzını açmıyor.
Madem Türkiye ile ilişkiler bu kadar önemli, ilişkilerin anlamlı bir yere evrilebilmesi için bu soruyu ne zaman soracağız?
Egemen eşitlikmiş, siyasi eşitlikmiş…
Yaşamın en doğal kaynağını yönetmeyi beceremedikten sonra korkarım ki “ayrıcalıklı azınlık” olmayı bile beceremeyeceğiz…