Kıbrıs’ın güneyinde çekilen ve Kıbrıs halkının kendi arasında iletişim kurmak için kullandığı çeşitli ağızları bir araya getiren ‘Dil’ adlı belgesel, Kıbrıslı aktivist Kostis Ahniotis’in hayatını, Kıbrıslı radikal solun geçmişini ve iki toplumlu barış ve yeniden birleşme hareketini inceliyor.
Kıbrıs halkının kendi arasında iletişim kurmak için kullandığı çeşitli ağızları bir araya getiren belgeselde yapımcılar Panos Ahniotis ve Andreas Anastasiadis, bunu “resmi” dil tabusunu yıkma girişimi olarak tanımlıyor.
Yapımcılar, geçmiş ve şimdi arasındaki paralel arayışlarla ilgilenirken, kişisel eşyalarla yeni ve arşivsel materyali bir araya getirerek, Kıbrıs’ın etnik çatışma ve bölünmüşlüğünün günümüzdeki diyalektiktiğini ve şiirselliğini anlamaya çalışıyor.
Kısa bir süre sonra yayınlanacak belgeseli yapımcıları şu şekilde tanımlıyor:
Dil, Kıbrıs halkının kendi arasında iletişim kurmak için kullandığı çeşitli ağızları bir araya getiriyor. Yapımcılar olarak, “resmi” dil tabusunu yıkma girişimi olarak, ana dilimiz Kıbrıslı Rum ağzını kullanmaya karar verdik. Bu, Dil’i, lehçenin bir anlatı dili olarak kullanıldığı, tek olmasa bile ender birkaç belgeselden birisi yapmaktadır.
Filmdeki karakterlerin kullandığı linguistik formlarının çeşitliliği, adada Yunan, Türk ve İngiliz emperyalizmlerinin yarattığı madunlaşma ve marjinalleşmeye atfen, Andreas Panayiotu’nun 90’ların başında “ismi olmayan deneyim” olarak tanımladığı, çağdaş Kıbrıslı deneyimi hakkında fikir vermektedir. Bazı konuşmacıların kullandığı Kıbrıslı Rum ağzı belirli durumlarda Yunanca ile karışırken, bazı konuşmacılar Kıbrıslı Türk ağzını kullanmaktadır. Aydın’ın kullandığı ağız, modern Kıbrıs deneyiminin başka bir yönü olan, Britanya metropollerine göç edilmesiyle oluşan diasporik toplumları açığa çıkarmaktadır. Hürrem’in Kıbrıslı Türk ağzı ile Dillirga bölgesinin eski Kıbrıslı ağzını karıştırarak kullandığı ağız, linguistik açıdan filmin en çarpıcı anlarından birisidir. Çocukluğunda, 60’lardaki toplumlararası çatışmalar öncesinde öğrendiği linguistik ifadenin bir biçimi olan ve kaybolmaya yüz tutmuş bu eski Kıbrıslı ağzı, varolan bölünmüşlük statükosunun ne evrensel, ne de ebedi olmadığını hatırlatma görevi görmektedir. Maria, Fezel, Klitos ve Turgut’un sohbetlerinde İngilizce kullanmaları, özellikle yeni nesillerin, toplumlararası gündelik iletişimlerinde kullanma durumunda kaldıkları İngilizce lisanının yarı-tekelci durumunu da açığa çıkarmaktadır.
Dil’in, Kıbrıs radikal sol tarihinin izlerini keşif yolculuğunda, geçmiş ile şimdi, kişisel ile politik iç içe geçer. Dil lisanı, iletişimi ve konuşan, meydan okuyan, yaraları temizleyip sevgi gösteren dili temsil eder, tıpkı filmin yapımcıları Panos Ahniotis ve Andreas Anastasiadis’in Kıbrıslı ağzına yükledikleri anlam gibi: bir bellek ve duygu buluşması. Kıbrıslı aktivist Kostis Ahniotis’in 2017’deki ölümünü başlangıç noktası olarak alan film yapımcıları, Ahniotis’in hayatına, 1970 ve 1980’lerdeki Kıbrıslı radikal solun gelişmesindeki rolüne, 1980’lerden itibaren oluşup yerleşen iki toplumlu barış ve yeniden birleşme hareketine bakıyor. Yapımcılar, geçmiş ve şimdi arasındaki paralel arayışlarla ilgilenirken, kişisel eşyalarla yeni ve arşivsel materyali bir araya getirerek, Kıbrıs’ın etnik çatışma ve bölünmüşlüğünün günümüzdeki diyalektiktiğini ve şiirselliğini anlamaya çalışıyor.