Türler arası sonsuz ilişkinin yaratığı, estetik ve fikir değeri. Türlere, kavramlara, sınırlara, hiyerarşiye bağlı kalmadan, birbirlerinin alanına, anlayışla hoş gelecek uğramalar yaratabilen sanatçılar.
***
Herdemtaze bir sanatçı kalıpları kırabilir…
Kavrayışın sınırlarına takılmayan bir Evvelzaman sınırsızı.
***
Romanın içinde deneme olabileceği gibi, manzara içinde soyut resim, seramiğe eklenmiş tahta, Latin adımların arasına birazcık tap adımları, rüzgârın bütün sesleri gibi, notaların arası hem de aynı anda yakın ve uzak olabilir. İnsan hem toplumcu hem de aşk şiirini birleştirebilir. Müzikalin içinde biri çıkıp Pantomim yapabilir mesela.
***
Yapabilir yapabilmesine de…
***
Ruhun taşıyıcısı yazarlar, gösterişten uzak sadeliğin çizerleri, ateşin çocukları seramikçiler, damarları kaynayan dansçılar, ruh iklimcisi müzisyenler, kalbi ısırılmış şairler ve son olarak koca bir prizma, bürünücüler hani oyuncuları düşününce insan; arınmayı aklına getirmeden duramıyor.
***
Bütün bunların gerisinde pek tabi sanatçının bir yaşam öyküsü var.
Kendi gerçeği, kendiyle, kendi zamanıyla, tıpkı bir prizma gibi, katman-katman, aslında olmayan bir zamanla arasında kurduğu bağ.
***
Arınmaya gelmeden önce…
Belki de bir çocuk gibi, baş etmek için geliştirdiğimiz hissizliğe bakmak gerekir.
***
Konforumuzu bozmadan verilen tepkilerin yarattığı merhamet yorgunluğu, içimizdeki kötülükle yüzleşmeden, farklı farklı çarelerle, farklı farklı inanışlarla onu dizginlemeye çalışarak toplum olma girişimi.
***
Bütün bunların sonunda yüzleşmenin yaratacağı başarısız olduğumuz konulardan, sorumlusunun kedimiz olduğundan kaçarak, sebepleri olduğuyla insanın kendi kendisini rahatlatması.
***
Toplumsal arınmalarla, sanatçının arınması arasında, elbet büyük farklılıklar var.
İşte belki tam da burada, arınma arasındaki farkı yaratan, sanatçının bilinci ile bilinçaltı arasında bir birliktelik yaşadığını, eserlerinden, sunumlarından, hareketlerinden görebiliyor, ritimlerine kadar yaşadığını, aradığını hissedebiliyoruz.
***
İşte o an da sanatçının yaşam öyküsü içindeki bilinçaltı ve bütün biriktirdiği beslenmeler; yazarın göğüs kafesinden gırtlağına doğru çıkan nem, ressamın gırtlağından seramikçinin gıdıklanan bileklerine kadar, fotoğrafçının içindeki kırılmadan dansçının göğsünün kapaklarını açışına, müzisyenin ensesindeki uyuşmadan şairlerin yıkılıp-yıkılıp kurulan içlerinde bile, oyuncuların insandan insana geçerek, genişlettikleri zamanın acısına, neşesine kadar, tıpkı kanına karışan bir enerji gibi damarlarında arıyor kendini.
***
Peki… Nasıl arınacak?
***
Seramikçilerin kollarını topraktan, oyuncuların, dansçıların, müzisyenlerin terlerini arındırdıkları su, yazarların boğazında, şairlerin göğüslerindeki, ressamların hafızalarındaki nemi kurutuşları, bütün sanatçıların ister istemez suyla, ister az, ister çok ilişkisi oluyor. Su onların hem üretimi hem de arınması aslında.
***
Peki… Toplum nasıl arınacak, insanlar?
Pelin Buzluğun “Kanatları Ölü Açıklığında” kitabını tavsiye ederim. Belki oradan kimilerine bir çare çıkar.