Sessizlik doğanda var galiba dedi. Evet dedim. O kadar çok soru sormuştu ki susmak en iyi cevap gibi gelirken bana, ona öyle gelmemişti. Soruları, bir sınav kağıdı hazırlar gibi art arda sorup durdu. Cevaplarım mı uzundu yoksa artık cevaplayacak zamanım mı yoktu, cevaplayacağım biri gibi durmuyor muydu bilmiyorum. Sessizlik belki de gerçekten doğamda vardı. Tüm bu sorular doğama saldırıydı. Huzursuz ediyor, rahatsız ediyor, pençelerimi hazır etmemi sağlıyordu fakat sakindim. Soruları gürültüydü, beni hızla kirleten ve sessizliğimi yıkacak olan birer yumruk gibiydi. Onu soruları ile kendimi de cevaplarım ile bırakıp uzaklaştım. Bir tren rayına doğru; eski bir tren rayı. İleri zamanlara götüren, kötü zamanlara götüren hızlı bir araç için hazırlanmış bir ray. Elimde bir ok bir de yay. Kim için diye düşünüp durdum yol boyu, kim için bu elimdekiler. İlkel bir silah, ilkel bir alet, üzerimde siyah bir atlet; tenim kadar siyah. Tenim kadar koyu. Kendimi aynada dahi göremiyorum. Kapalı bir yüz, kapalı bir saç, üstümde bir atlet; kollarımla aynı renk, kollarım ne zaman bu kadar yandı, ben ne ara bu kadar karardım. Güneş yanığı değil bu yanık, yangın yanığı. Ben nerede ne zaman yandım? Kim yaktı beni, başımın üzerindeki ne diye bakıyorum. Alnımda upuzun bir çizgi, kim kesti beni? Aklımdan neyi aldı kesip de? Yaşadığım zamanı mı ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Hafızamı alıp kime naklettiler? Organlarım yerli yerinde mi diye bakamıyorum. Aklımdan ne aldılar bilemiyorum, hatırlayamıyorum.
Tanıdığım bir adam vardı, yalınayak yürürdü uzun yolları. Odası ıslaktı, küftü evinin çoğu odası. Kapıyı açınca burnuna küf kokusu dolardı. Buzluğunda sarımsak saklar, kap kalın kitapları karıştırırdı. Cezveler sıralardı buzluğuna, şimdi bu adam neden aklıma geldi? Giderek ona mı dönüşüyorum. Cinsiyetsiz, kimliksiz, yersiz, yurtsuz olan kişiler o adama mı dönüşür yaşarken. Aklımdan ne aldılar bilemiyorum. Saçlarım da tenim gibi kara ve kaç tel kaldı başımda sayamıyorum. Saymayı unuttum, öldürülen kadınları düşündükçe saymayı unuttum. Bu yıl kaç kadın öldürüldü, kaç kadın ölümden kaçamadı ya da kaç kadın yaşamaktan kaçtı? Aklımdan ne aldılar bilemiyorum, bilememek bazen çok acı, bazen değil. Kaç kadın öldürüldü bu gün unuttum, unutmak bugün güzel. Yarın kaç kadın öldürülecek diye düşünmek beni deli ediyor. Giderek o adama dönüşüyorum. Odası ıslak, evinin çoğu odaları küf; kapıyı açtın mı burnuna küf kokusu dolardı.
Tenim çok kara, tenim çok yanık. Çürüyorum. Çürüdükçe küf kokusu yayılıyor bedenimden. Bedenim ıslak bir oda gibi, bedenimin birçok yeri küf, burnumda küf kokusu. Kendimden kaçamıyorum. Evimden kaçamıyorum. Oysa evim yok. Oysa yerim yok. Oysa kimliğim yok. Oysa cinsiyetim yok. Hemcinsim yok. Adanın kapı önündeki bir meyve gibi çürüyorum denize yakın bir yerinde.