Gazedda Editöryal Kolektifi
Nisan 2020 seçimlerine 4 ay kala henüz adaylık açıklamasında bulunan birinin olmaması dikkat çekici. 2015 seçimlerinde tüm adayların Kasım sonu adaylıklarını açıklamış ve seçim kampanyasına başlamış olmalarını da hatırlayacak olursak, çok adaylı geçmesi beklenen 2020 seçimlerinde tüm adayların ikinci tur hesabı yapmakta olduğunu söyleyebiliriz.
17 Aralık’da Tufan Erhürman’ın adaylığını açıklamaya hazırlanan CTP’nin cevaplaması gerektiğini düşündüğümüz soruları önceki gün bu köşeden paylaşmıştık. Bugün de Mustafa Akıncı’nın cevaplaması gerektiğini düşündüğümüz soruları buradan paylaşmak istedik.
2015 yılında hem Kıbrıs’ın kuzeyinde hem de Kıbrıs’ın güneyinde adanın yeniden birleşmesi yönünde önemli bir heyecan ve umuda dönüşen Akıncı’nın seçim galibiyetinin ardından geçen süre Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik artan umutların yerini tekrarlanan hatalar sonucunda yeniden hayal kırıklıklarına bırakmasına yol açmıştı.
Kıbrıs müzakere süreci Akıncı’nın görev süresi ile birlikte 52. Yıl dönümüne girmiş olacak ancak yeniden adaylığının müzakere sürecine ne gibi açılımlar getireceği ise bilinmiyor.
- İsviçre’nin Crans-Montana kentinde düzenlenen ve başarısızlıkla sonuçlanan 5’li konferansın ardından “genç kuşaklara başarılar dilerim, bu bizim neslin son federasyon denemesiydi. Müzakereler zaten çok zamanımızı alıyordu, bundan sonra iç meselelere daha fazla zaman ayırma fırsatımız olacak” açıklaması yaparak bir kez daha aday olmayacağınızın sinyali verdiniz. Sizin açınızdan aradan geçen süre içinde ne değişti de halen resmi olarak açıklamamış olmanıza rağmen yeniden aday olma kararı aldınız?
- Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne yönelik müzakere edilmemiş hiçbir konu kalmadığını ve düğümü çözecek olanın garantiler konusu olduğunu çok iyi bildiğiniz halde neden halen bu konuda tatminkar bir açıklama yapmaktan kaçınıyorsunuz? Garantiler ile ilgili düğümü çözmek için bir formülünüz var mı yoksa bu konunun garantörleri ilgilendiren bir konu olduğunu düşünerek irade almaktan kaçınıyor musunuz?
- Muhalefette olduğunuz dönemde “Türk ordusu Kıbrıs’ta bir çözüm olduğunda tabii ki kışlasına, Türkiye’ye dönecektir” açıklaması yapmaktan çekinmezken, Cumhurbaşkanlığı görev süreniz içerisinde “Kıbrıslı Türkler olarak sığınacak tek liman var o da Türkiye’dir” demeniz bir tutarsızlık içeriyor. Bu konu ile ilgili diyeceğiniz var mı?
- Göreve geldiğiniz ilk yıl ‘Acıların bayramı olmaz’ açıklaması yapmış olmanıza rağmen görev süreniz boyunca her 20 Temmuz’u ‘bayram’ olarak kutlamış olmayı içinize sindirebiliyor musunuz?
- Muhalefet liderliği yaptığınız dönemlerde hiçbir resmi kutlamaya ‘ekonomik israf’ gerekçesi ile katılmazken cumhurbaşkanlığı görev süreniz boyunca tören ve resepsiyonlar düzenlemeniz kendi içinde bir çelişki değil mi?
- Adaylığınız sürecinde Cumhurbaşklanlığı Örtülü Ödenek kalemini kullanmayacağınızı, seçildikten sonra ise Eroğlu’nun bu kalemden yapmış olduğu harcamaları 2015 yılının sonunda detaylı bir rapor olarak kamuoyu ile paylaşacağınızı açıklamış olmanıza rağmen ne böyle bir araştırma raporu yayınlamayı başardınız ne de örtülü ödenek kullanmayacağınız sözünüzü tuttunuz. 19 Nisan 2015 akşamı seçimin ikinci tura kaldığını öğrendiğinizde “Eroğlu örtülü ödenek ve makamını kullanarak bu seçimde yarıştı” demiştiniz. Nisan 2020’de siz de örtülü ödenek ve makamınızın getirilerinden faydalanarak seçim yarışında olmayacak mısınız?
- Adaylığınız boyunca, Maraş’ı farelere ve yılanlara bırakmayacağınızın sözünü verdiniz ancak görev süreniz boyunca Maraş’a yönelik tek bir adım atmadınız. Bunun nedeni muhalefet yıllarınız boyunca dile getirdiğiniz Ankara’nın onayı olmadan Kıbrıslı Türk liderliğinin herhangi bir konuda karar alsa dahi adım atamayacağı gerçeği mi?
- Crans-Montana sonrası yaptığınız iç meseleler vurgusunun ardından Maronit Açılımı yapacağınızı kamuoyu ile paylaştınız ancak bu konu da sonuçsuz kaldı. Aradan geçen süre içinde iç meseleler ile ilgili adım atmak için dahi yetkiniz olmadığını gördüğünüz için mi bir yıl aradan sonra Gutteres Çerçevesi’ni kabul ettiğinizi ve müzakerelere devam etmeye hazır olduğunuzu kamuoyu ile paylaştınız?
- Ocak 2018’de Türkiye’nin Afrin askeri harekatını sınır güvenliği üzerinden değerlendirip tedbir alma hakkı olduğunu dile getirmiştiniz. Yine benzer gerekçelerle başlatıldığı duyurulan ‘Barış Pınarı’ askeri harekatını bir yıl sonra bu kez farklı bir gözle değerlendirdiniz. Bunun sebebi yaklaşan seçimler miydi?
- Seçim kampanyanız boyunca Türkiye ile ilişkiler konusunu ön plana çıkarmış, seçildiğiniz ilk gün Erdoğan ile yavru vatan polemiği de yaşamıştınız. Aradan geçen sürede fiili ilhak koşullarının konuşulduğu bir döneme girdiğimizi gözlemliyoruz. Bunun bir sebebinin de müzakerelerdeki başarısızlık ve Crans-Montana sonrası yaptığınız iki ayrı devletli çözüm yönündeki açıklamalarınız olabilir mi? Öyle ki muhalefet yıllarınız boyunca “KKTC kâğıt üzerinde bağımsız. KKTC’yi asker ve sivil bürokrasisiyle Türkiye yönetiyor. Bu hep böyleydi” açıklaması yapıyordunuz. Aradan geçen süre içerisinde bunun değişmiş olma ihtimali söz konusu değildir, öyle değil mi?