Yağmur yağdığına göre; aşktan, kitaptan, sevişmekten daha çok bahsedebiliriz. Aşkta bilinir bir haraplık, kitapta suskun bir bekleyiş, sevişmekte kör edici bir his vardır. Bilinir bir haraplığın içinden sadece suskun bir bekleyişle çıkarabilirsiniz. İşte bu kör edici his, suskun bekleyişin yağmurudur.
Yazı da sessiz sessiz, evrende değişmeyeni ya da değişimin yasalarını ararmış.
Bir kadın ne zaman duygu karmaşasına düşse, içinde çocukluğuna ilişkin serüvenleri büyütüverir.
***
Çırılçıplak kelimeler bir kadından çekilmeye başlayınca, artık bu onda, çoktan sonsuz avuntular yaratmıştır bile.
“Akılcılık” bir kenara bırakılıp, “nakilcilik” te direnenlerin sayısı artarsa; Otoriteye sığınarak, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük eğilimi ağır basarmış.
Kadının benliğini saran rüzgârlar mum alevi gibi titreşmeye başladıysa; tıpkı sıcakta üşümesi gibi ya sayrılıkta ya da duygusallığın kuyusundadır artık.
Karalara ak demek, her şeyi ak ile kara diye ikiye ayırmak, aralarındaki sayısız renk görülmezse inakçılık hâkim olurmuş.
İçtensiz katılığı bir yana bırakan kadın, özüne danışmaya, muhabbeti zenginleştirme yoluna çoktan koyulmuştur bile.
***
Örgütlülerin fikirleri, kararları, örgüt disiplini içinde oluşup gelişir. Tek başına olanların fikirleriyse, ancak erdemle, saflar arasında yakınlaşmayı sağlayarak, bilgece bir alçakgönüllülük içinde oluşup, gelişirmiş.
Bir kadın için betondan daha katı duvar aslında toplumun duvarlarıdır.
Bir toplum özgürleştikçe, uygarlaştıkça, demokratlaştıkça, sakıncalı görülen, tehlikeli yaratıklar sayılan gençler, gözlere güzel görünmeye başlarmış.
Coşku isteyene kadına itidal, alevlenmek isteyene hafif ışık, özgürlük kazanmak isteyen kadına makam sağlama, kader kavgasında kendisini yüreklendirmek isteyen kadın ise, ucuz bir barışa ikna edilmeye çalışıldığını aslında iyi bilir.
***
Kabalığın çirkinliği, inceliğin güzelliğini ancak, insan ilişkilerinde para egemen olursa boğabilirmiş.
Aşkın söylencelerini; gerçekten daha gerçek, söylene söylene yayılan, dilden dile aktarılan, kuşaktan kuşağa geçen, kökeninde yalan olsa dahi değişmeyeceğini kadınlar iyi bilir.
Her keşif, her icat, başlangıçta efendilerin işine yarar gibi görünse de, sonunda kölelerin yararına işlemeye başlarmış.
***
Yaşamın bütün ‘Mış’ ‘Muş’ cümlelerine karşın, kadınların ‘Mış’ ‘Muş’ gibi yapmadığını anlayan ünlü bir şiir ile bitirelim;
“Bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
Her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
Düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
Yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin”