Ağustos biterken biraz da geçtiğimiz ayların çetelesine bakalım. Mayıs ayından beri kabine değişiklikleri ve Faiz Sucuoğlu’nun görevden alınmasıyla sonuçlanan ekonomik protokol tartışmalarında, Ünal Üstel hükümeti eylem planına sadık kalacağını söylemişti.
Mayıs 2022 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan ekonomik protokolde takvimlendirilmiş eylemlerin sayısı 107 taneydi. Bu yapılacak eylemlerin ise 74 tanesinin ise Ağustos sonunda tamamlanması hedeflenmekteydi.
Yani ekonomik protokolün içeriğindeki reformların %69’u bugün itibari ile tamamlanması gerekiyordu. Eylem planındaki tüm maddelerin ne kadarının yapıldığını anlamak için, TC’den edilinen rakama bakarak bir kıyaslama mümkün olabilir.
Buna göre çok kaba bir hesap yaptığımızda, eğer imzacı taraflar sözlerine sahip çıksaydı 4 milyar 250 milyon TL’nin önemli bir bölümü kktc bütçesine aktarılması gerekiyordu.
Protokolü yeniden hatırlarsak yapılacak ödemelerin hibe ve kredi olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır.
Hibe olan toplam tutar 3,2 milyar TL olarak belirlenmişti. Bunun 940 milyon TL tutarı Savunma olarak ayrılmış. Geriye kalan 2 milyar 260 milyon TL tutarındaki miktar ise hak ediş biçiminde yapılacak adımlar için harcanacaktı.
Kredi olarak ayrılan tutar ise 1 milyar 50 milyon olarak belirlenmişti ve bütçe desteği ve reform desteği gibi kalemleri kapsıyordu.
İmzalanan protokolde söz verildiği gibi eğer yapılması gereken reformların %69’u başarılsaydı bugün kktc bütçesine hibe olarak girmesi beklenen tutar 1 milyar 518 milyon TL civarında olacaktı.
Ancak gerçekler öyle değil. kktc Maliye Bakanlığının yayınladığı aylık raporlara baktığımızda ise temmuz ayında, TC’den alınan Kredi ve Hibe toplamının 950,571,791 TL olduğunu görüyoruz.
Bunun 500,000 TL’lik tutarı doğrudan bütçedeki harcamaları desteklemek için avans niyetiyle borç olarak verildi.
389,975,101 TL’lik bölümünün ise savunma harcamaları için kullanıldı.
Bu durumda geriye yapılan ödeme miktarı 596,690 TL olarak kalıyor.
Yani yapılan sözleşmede tarafların sözlerini tutması dahilinde kullanılması mümkün olan hibe tutarının sadece 0,00039’u kullanıldı.
Daha açık ifade edeceksem, birileri bir anlaşma yapmış, bu anlaşmayı takvimlendirmiş ve Ağustos sonunda anlaşmanın %69’unu yerine getireceğine dair söz vermiş ama neticede yüzde değil, binde değil, on binde 3ünü gerçekleştirmiştir.
Bu muhtemelen, gelmiş geçmiş en kötü yönetsel performans olabilir. Doğal olarak, adanın kuzeyinde imzaladığı anlaşmayı uygulama kapasitesinden uzak bir yapının olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
Protokoldeki hassasiyet yaratan noktaları, özellikle yasal süreci henüz tamamlanmayan ve anayasa mahkemesinden dönme ihtimali olduğu belirtilen belediye reformu, maraş meselesi, din işleri vs gibi birçok siyasi boyutu bir kenara bırakırsak; temmuz ayı sonuyla ilgili bütçe raporunun neticesinde teknik bir değerlendirmede mevcut idari yapının reform kapasitesi, yapılması anlaşılmış konuları gerçekleştirmekten çok uzak olduğu açık seçik ortadadır.
Bu noktada belediyeleri, okulları, özel işletmeleri kapanan bir coğrafyanın ekonomisinde hala daha aynı yöntemlere sarılarak çözüm beklemek “saflık” değilse nedir ?