Öyle bir noktaya geldik ki, beklenmedik bir gelişme olmaması halinde, cumhurbaşkanlığı seçiminin haritası netleşti. Genel tablo ve bazı adayların pozisyonları üç aşağı beş yukarı belli oldu. Yine de arkadaş ve meslektaşlarla konuşurken, bu seçimin yeni bir boyutu olduğu konusunda yaygın bir algı olduğunu görebiliyoruz. Halk tarafından ülkenin en yüksek makamına seçilecek kişinin hangi kriterlere göre seçileceği değişmiş durumda. Kıbrıs Üniversitesi’nde stratejik yönetim alanında uzman olan Profesör Haridimos Tsoukas’a konuyla ilgili yorumunu sordum. Tam da dediğim gibi, konuşmamızın en başında, profesör tartışmayı ilginç bir noktaya çekti.
Kaynak: ADAYLAR…TÜKETİLMEK İÇİN
Görsel ve Çeviri: Penna
Tsoukas, “Çağdaş toplumlarda, seçmenin politikacıyı tüketilecek bir ürün olarak gördüğü bir durum ortaya çıkıyor. Son yıllarda, özellikle de sosyal medya hayatımıza iyice girdikten sonra, sansasyonalizme doğru bir kayma görüyoruz. Bugün bir politikacıysanız, sattığınız imajınızdır; bu imaj da büyük oranda medya ve özellikle de sosyal medya üzerinden inşa ediliyor. Böylece vatandaş siyasiler tarafından inşa edilen imajın alıcısı ve daha sonra seçmen olarak tüketicisi oluyor,” dedi.
Siyasiler tarafından oluşturulan bu imaj “daha çok özel anlardan oluşan bir koleksiyon içeren bir nevi kamusal söylem. Siyasetçi, sevgili vatandaşlarının hayat tarzını paylaşan, iyi bir aile babası olarak görülmekte. Kendisi mesafeli değil, erişilebilen biri; imajını seçmenin görmek istediklerine göre şekillendiriyor.” Özünde, mümkün olduğunca kolay benimsenebilir bir hikâye, güzel bir peri masalı oluşturmaya yardımcı olan belli başlı izlenimler geliştiriyor.
Çağdaş seçim kampanyalarının diğer bir unsuru ise adaylar pozisyonlarını ortaya koyarken bile anlamlı bir tartışmanın içine çekilmemek için klişeler ve sloganların ardına saklanıyorlar. Hatta, Haridimos Tsoukas bu konuda çok netti. “Hristodoulidis’in tartışma programlarından kaçınması bir tesadüf değildir. Buna yalnızca pazarlama bakış açısıyla bakarsak, bunun mantıklı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tartışmaya girmek yıpranmak demektir. Sana cevaplanması zor olan soruların sorulması demektir. Ancak bu da siyasetin rasyonel işleyişini geçersiz kılmakta. Siyaset söylemdir. Seni görmem ve seninle konuşmam gerekir. Sana bir şeyler söyleyebilmem ve senin de bana karşılık vermen gerekir. Hristodulidis bundan kaçınıyor; peki o zaman nasıl bir imaj çiziyor? Halkla İlişkiler uzmanlarının kendisi için kurguladığı imajı. Yani fotojenik, akıllı, nispeten genç, iyi bir insan imajı.”
Şahsen, siyasi söylemlerin derinlikten yoksun olduğu bir döneme girdiğimizi kabullenmekte zorlanıyorum. Sizce bu gelişme ve adayların bu tür davranışları, vatandaşların nasıl karar verdiklerini etkilememeli mi? Tam olarak değil diyor Tsoukas. “İki kişinin göç konusunda derinlikli bir tartışma gerçekleştirdiğini düşünün. Bu zor bir konu. Hukuk, ekonomi ve uluslararası ilişkiler konusunda bilgili olman gerekiyor ki vatandaş bunları biraz sıkıcı bulduğu için uzak duruyor. Otuz yıl önce (Cornelius) Castoriadis, günümüz toplumlarından, bir sonraki anlamsızlık dalgası gelene kadar anlamsız konuları yücelten ve kamusal söylemlerde ön planda tutan ‘anlamsızlık toplumları’ olarak söz etmişti. Böylece yavaş yavaş siyaset de anlamsızlaşıyor.”
Eğer genel eğilim buysa, o zaman Profesöre de söylediğim gibi, bu seçim kamusal tartışma açısından zayıf geçecek. Ancak o yine de öyle olmayacağı yönünde umutlu. “İki büyük partinin adayları, Averof Neofitu ve Andreas Mavroyannis, belli bir çizgisi olan partiler tarafından desteklendikleri için, söz konusu çizgide olan siyasi söylemlere sahip olmak zorundadırlar. Bu adaylar ortaya yapılandırılmış argümanlar koyacaktırlar, ama daha önce değindiğim konulara da kayıtsız kalamazlar. Bir siyasetçiye, söylemlerini derin analizler içeren el ilanları ile desteklemeleri gerektiğini söylemek ütopik olur. İşler bu şekilde yürümüyor. Rasyonel bir vatandaş olarak benim siyasilerden talep ettiğim şey, çağdaş imkanları kullanmaları ancak bunu yaparken de [bu imkanların] retoriklerinde sıkışıp kalmamalarıdır. Bu imkanlar sizi yüzeysel söylemlere hapsediyor.”