Her birkaç yılda bir, birileri hükümetin Kıbrıs Türk Mallarının Yönetimi Dairesi’nde yaptığı yolsuzluklar ve pisliklerle ilgili yaygara çıkarma zamanının geldiğine karar veriyor. Yolsuzlukların ifşası nedeniyle bir öfke patlaması yaşansa da hiçbir zaman olayın temizlenmesi için gerçek anlamda bir adım atılmıyor ve bir şeklide bir kaç yıl sonra olay yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Kaynak: KAHVE’DEN HİKAYELER: SINIFLARI ÇOCUKLAR MI DEVRALACAK? EĞİTİM İÇİN RADİKAL VE ANLAMSIZ FİKİRLER
Görsel ve Çeviri: Penna
Son olarak, daire çalışanlarının, şahsen ya da yakın akrabaları aracılığıyla, Kıbrıslı Türklere ait birçok mülkü kendi çıkarları için kullandıkları ortaya çıktı. Genellikle bu mülkleri veya arazileri uygun olmayan üçüncü şahıslara devren kiraya vermişler. Dairenin 70 çalışanından 16’sının KT’lere ait mülkleri kendi çıkarları için kullandığı ortaya çıktı.
Meclis mülteciler komitesinin bir daire çalışanının ailesinin Baf’ta büyük ölçekte Kıbrıs Türk arazisini elinde bulundurduğu ve kendi çıkarları için kullandığını öğrenmesinin ardından bu kez, Akel milletvekilli ve Meclis mülteciler komitesi başkanı Nikos Kettyros konuyla ilgili yaygara çıkarttı. Kettyros, daireye altı ay önce bir yazı yazarak tasarrufunda KT’lere ait toprak veya mülk bulunduran daire çalışanları ve akrabalarının isimlerini talep etmiş ancak henüz bir cevap alamamış.
Politis’in bir haberine göre, henüz bir cevap alamamasının nedenlerinden biri, bazı daire personelinin, KT’lere ait mallardan para kazanan personel ve akrabalarının isimlerini kişisel verilerin korunması bahanesiyle vermemesi. Kıbrıs’ta yolsuzluk bile kişisel verilerin korunması kapsamına giriyor.
ART ARDA gelen hükümetler, her ne kadar yarım yamalak bir uğraş ortaya koymuş olsalar da daireyi KT mallarının yönetimi hakkındaki yolsuzluktan temizlemeyi başaramamışlar.
2018 yılında hükümet şeffaflık ve kamusal hesap verebilirliği sağlamak adına bir dizi önlem almış ve hak sahibi olanlar için KT’lere ait boştaki malların bir listesini yayınlamıştı. Ancak alınan bu önlem, daha önce dağıtılan binlerce mülkün akıbeti ile ilgili hiçbir bilgi sağlamadı.
Şimdi ise, dairenin bağlı olduğu içişleri bakanlığı, imtiyazlar ve hatta devren kiralama için kriterleri belirleyen yasal düzenlemeyi güncellemek adına bir çalışma yapıyormuş. Yasanın daha katı hale getirilmesi için 48 yıl ve tüm mülklerin dağıtılması gerekti.
Beş yıl içerisinde güncellenmiş yasanın daire tarafından uygulanmadığı ve hükümetin bu yasayı güçlendirmek için harekete geçtiği ortaya çıkacak.
Bu arada Phed Express geçtiğimiz hafta sonu, Baf kazasındaki Mandirga’da bir KT arazisi ile ilgili dev bir skandal yaşandığını iddia ederek bahisleri artırdı. İsim vermedi, ancak Mandirga’da Kıbrıslı Türklere ait büyük bir arazi içinde bulunan ve bir mültecinin sahip olduğu bir süpermarketten söz ediyordu. Bu süpermarket daha sonra mülteci olmayan bir kişinin sahip olduğu büyük bir marketler zincirine kiralanmış.
Phed Express’in bu dev skandala dahil olanların isimleri açıklamasını bekliyoruz.
DIKO adayının seçim programının ilk bölümü geçtiğimiz hafta açıklanmıştı. “İnsan odaklı eğitim” hakkında olan bu program, uzmanlaştığı boş laflardan oluşan beyanlarına uygun bir şekilde sunuldu.
Açıklamaya göre, “program toplum ve sürekli değişen sosyo-ekonomik ortamla iki taraflı iletişim çerçevesinde zenginleştirilmiş canlı ve dinamik bir süreçten oluşuyor.”
“Becerilerin, yaratıcılığın ve eleştirel ruhun gelişmesi, öğrencileri ezbere dayalı süreçten kurtaran ve analitik programlarırahatlatacak ve yeniden yapılandıracak deneysel öğrenim ve katılımcı öğretim konusunda” yatırım yapacak.
Katılımcı öğretim öğrencilerin sınıfı öğretmenlerinden devralacağı anlamına mı geliyor?
KATILIMCI öğretimden daha aptalca bir fikir ise “öğrencilerin kabiliyetlerine göre ve ekonomi ile iş piyasasının ihtiyaçlarına dönük doğru seçimler yapabilmeleri için ilkokul 6’ıncı sınıftan itibaren uygulanan profesyonel oryantasyon kurumunun seviyesinin artırılması ve güçlendirilmesidir”.
Ne tür bir gerizekalı 11 ve 12 yaşındaki bir çocuğun mesleki seçim yapmaya hazır olduğunu düşünüyor olabilir ki? O yaşta erkek çocukların büyük bir çoğunluğu futbolcu olmak ister. Belki Nikos Hristodulidis 11 yaşında cumhurbaşkanıolmak istediğine karar vermiş olabilir, ancak normal çocukların birçoğu o yaşta büyüdüklerinde ne olmak istediklerini bilmezler.
Peki katılımcı öğretimi çok beğenip büyüdüklerinde hepsi öğretmen olmak isterse ne olacak? Bu durumda ekonominin ihtiyaçları nasıl karşılanacak?
PERSPEKTİF eksikliğimiz, geçtiğimiz hafta Larnaka’da bir lisede otoriter bir müdürün okulun ilk gününde kılık kıyafetleri uygun olmadığı gerekçesiyle 50 çocuğa iki günlük uzaklaştırma cezasız vermesiyle güzel yüzünü yeniden ortaya çıkardı.
Bu olay, müdürün ve pedagojik olmayan davranışlarının yerel okul aile birliği, okul aile birlikleri konfederasyonu, çocuk haklarının korunmasında sorumlu, pek yüksek hassasiyet sahibi, komisyon başkanı, öğrenci grupları ve tabii ki Akel tarafından kınanmasıyla günün haberi oldu.
Liberal görüşleri ile bilinen Akel, uzaklaştırmalarla hiçbir alakası olmayan eğitim bakanını, geri kafalılık ve okullarıaskeri kışla olarak görmekle suçladı. Komisyon başkanı Despo Michaelidu müdürün davranışlarını diktatörlük rejimi altındaki Yunanistan’da yapılanlara benzetti.
Aynı müdürün birkaç ay önce uygunsuz saç modelleri nedeniyle beş erkek öğrencinin mezuniyet törenine katılmalarınıengellediği hatırlatılarak, bu infial yaratan olayla ilgili bir soruşturma talep ettiler.
Sonunda, tüm bu histeri ve çocukların okula dönüşlerinde, Michaelidu’nun istediği gibi, sevgiyle karşılanmadıkları için travma yaşadıkları suçlamasıyla karşı karşıya kalan eğitim bakanlığı uzaklaştırmaların süresini iki günden bir güne indirdi.
SON dönemde huysuz ihtiyarlar kulübüne iltica eden bir olarak, akıntıya karşı kürek çeken, okul kurallarını katı bir şekilde uygulayan ve çocukların küçük prensler gibi yetiştirilmesi hususunda ahlaki değerlere sahip çoğunluğa hareket çeken Larnakalı okul müdürüne biraz hayranlık duyduğumu itiraf etmek isterim.
Son yıllarda genç erkekler arasında moda haline gelen “Peaky Blinders’ dizisindeki korkunç saç modeline karşı çıkmasınedeniyle kendisini suçlayabilir misiniz? Yanları ve arka tarafı kazınmış, sadece tepede halı gibi bırakılan, bir radyo sunucusundan öğrendiğim kadarıyla Yunancada “kapellaki” (küçük şapka) ismi verilen saç modelinden bahsediyorum.
Bu iğrenç bir tarz ve müdürün bu konuda katı bir tutum sergilenmesine tam anlamıyla hak veriyorum. Ümit ederim ki eğitim bakanlığı tüm özel ve devlet okulları için, “kapellaki” saç modelini yasaklayan ve okul için uygun olmadığınıaçıklayan bir genelge yayınlar.
Larnakalı müdüre bir sorum var. İki günlük uzaklaştırma kararı çocukların halı modeliyle kesilen saçlarının yeniden uzaması için yeterli bir süre değil, yani okula döndüklerinde görünüşleri hala daha uygun olmayacak. Ne yapmalı?
DAHA büyük öğrenciler halı modelli saçlarıyla üniversiteye gidebilirler, ama haftalardır sızlanıp durdukları başka bir sorunları var. Bir yatak odalı dairelerin kiraları, özellikle de Limasol’da ödenemeyecek kadar yüksek ve öğrencilerin bitmek bilmeyen bu sızlanmaları, sorunun duyarlı milletvekilleri tarafından Meclisin içişleri komitesinde tartışılmasınısağladı.
Akel haftalardır bu konu hakkında söylenip duruyor, hükümeti kira bedellerine bir tavan belirleyecek yasal biz düzenleme yapmadığı ve öğrenci burslarını artırmadığı için eleştiriyor. Muhalefet milletvekilleri ise “devletin konuya karşıkayıtsızlığını” yerden yere vuruyor.
Öğrencilerin kendinde hak görme hissinin cesaretlendirilmesi şok edici, özellikle de herhangi bir ücret alınmayan devlet üniversitelerinde okuyanlar arasında. Eğer tek yatak odalı bir daire kiralamaya paraları yetmiyorsa ya evlerinde kalsınlar ya da şehir dışında kiraları daha düşük olan köylerden ev kiralasınlar veya arkadaşlarıyla ortak olarak ev kiralasınlar.
Çoğunun kendi arabası var ama henüz üniversitelere yakın olan park yerlerinin yüksek ücretlerini protesto etmeye başlamadılar. Arabası olmayanlar ise dünyanın başka yerlerindeki öğrencilerin yaptığı gibi ya otobüse binsin ya da okula yürüyerek gitsin.
Bu çocuklar öğrenci, sanki bir insan hakkıymış gibi üniversiteden beş dakika uzaklıkta ucuz ama lüks konaklama talep edeceklerine, öğrenci gibi yaşasınlar. Bu arada hiçbir işe yaramayan siyasilerimiz de onların bu herseyi hakkı gibi görme hallerinden yararlanıp dursunlar.
YÜKSEK kira mevzusunun bir de DİKO milletvekilli Panikos Leonidu’un vurguladığı şekliyle vatanseverlik boyutu var. Öğrenciler yüksek kiralar nedeniyle işgal altındaki bölgelerde ev kiralamak zorunda bırakılıyorlar ve bu da gayrı meşru rejiminin ekonomisini destekliyor.
Bu, tabii ki, öğrenci olmayan araba sahiplerinin kuzeyde benzine harcadıkları para düşünüldüğünde devede kulak kalıyor. Kuzeyden yakıt alımı için milyonlar harcanıyor ve benzinciler birliği bu durumu engellemek için bir adım atmadığıgerekçesiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Avrupa Komisyonu’na şikayet etmek üzere avukatlarına talimat verdi.
Birlik sözcüsü Alpha TV’ye yaptığı açıklamada, “konu sadece harcanan para değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapılan ihlalleri kabul etmesidir” dedi. Tabii ki benzincilerin derdi para değil, hükümetin kuzeyden gelen arabaların sahte-benzinle doldurulup doldurulmadığını kontrol etmeyerek Yeşil Hat düzenlemelerinin ihlal edilmesine izin vermesidir.
Avrupa Komisyonu, en azından benzincilerin Yeşil Hat düzenlemelerine uyulması konusunda mücadele verdiklerini bilmekten mutluluk duyacaktır.
TÜKETCİLER Birliği de Akel’in propaganda organına dönüştü. Birlik Başkanı Marios Drousitotis’un konuştuklarınıduyan, onu parti sözcüsü zanneder.
Perşembe günü, bir radyo programında konuşurken, ilk kez olmamakla birlikte, RES şirketlerinin beklenilmeyen karlarının vergilendirilmesini talep etti ve Akel’in her gün dile getirdiği gibi hükümeti bu konuda ayak sürümekle suçladı.
Hükümet RES şirketlerinin beklenmedik karlarından vergi almalıdır ama bu konu Tüketiciler Birliğini niye ilgilendiriyor? Bu karların vergilendirilmesi tüketicinin çıkarlarını nasıl koruyacak? Elektriği veya tahınlıyı (daşinobitta) ucuzlatacak mı? Bir tüketici olarak sadece soruyorum.
Tahınlıdan söz etmişken, Astromerit’deki fırından muhteşem bir tane yeme fırsatım oldu. Hem de 1.8 Euro’ya. Lefkoşa’daki mahalle fırınımdan aldığım daha düşük kaliteli tahınlıdan çok daha ucuza.