Adanın kuzeyinde emek piyasasının kadınların aleyhine bir özellik sergilediği yapısal bir hal almıştır. Maalesef bu yapısal soruna somut çözüm önerileri hala daha aktif bir biçimde tartışılmamaktadır.
Merkez Bankası’nın 2022 yılı 2. çeyreği ele alan bülteni yayınlandı. Bu bültende emek piyasası ile ilgili ifadeyi şu şekildedir:
Çalışma Dairesi Müdürlüğü tarafından hazırlanan işsizlik verilerine göre, 2021 yılı ikinci çeyreği sonunda 741 kişi olan kayıtlı işsiz sayısı, 2021 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla 789 kişiye yükselmiştir. 2021 yılının ikinci çeyreği işsizlik verileri cinsiyet kompozisyonuna göre incelendiğinde, aktif kayıtlı işsizlerin yaklaşık yüzde 68’inin kadınlardan, yüzde 32’sinin ise erkeklerden oluştuğu görülmektedir.
Kaba bir hesapla her işsiz 3 kişinin 2’si kadın biri erkektir. Bu ciddi bir adaletsizlik yarattığı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Peki bunun tersine çevrilmesi için ne yapmak mümkündür?
1- Çalışanların işyerine erişebilmesini mümkün kılacak toplu taşıma hizmetleri geliştirilebilir.
2- Sosyal altyapıya yatırım yapılarak kreş, bakım evi gibi her gelir grubunun faydalanabileceği seçenekler çoğaltılabilir.
3- Kamu bünyesinde aktif işgücü piyasası olarak bilinen istihdam becerilerini arttıracak eğitim, staj vs. gibi mesleki eğitim seçenekleri sunulabilir.
4- Kadın istihdamının geliştirilmesine yönelik hibe, kredi gibi imkanlar yaratılabilir.
5- Kadın girişimcilere yönelik destek programları oluşturulabilir.
6- Kısa dönemli, yarı zamanlı, uzaktan istihdam seçeneklerini destekleyen programlar yaratılabilir…
Feminist politika ile meşgul olan kişi ve örgütlerin ise insan hakları aktivizmi son derece değerli olmasına rağmen bu kadar zamanda en temel konularda dönüşüm yaratma kabiliyetinin çok sınırlı olduğu gerçeği de gözden kaçırılmamalıdır.
Doğrusu, bir coğrafyada eğer işsizliğin yarattığı sorunlar toplumdaki belli bir sosyal kimliğin üstüne yıkılmış olması bir sorun oluşturmuyor hatta gündem haline gelmiyorsa demokrasi, adalet ve eşitlik açısından daha yürümemiz gereken yolun çok uzun olduğu açıktır. İddia edilenin aksine hayata dair verdiğimiz kararların sonuçlarının ise farz edilenin aksine kadınlara özgürlüğü sunmaktan öte, onları köleleştiren şer-i sistem ile benzeştiği gerçeği göz ardı edilmemelidir.