KIBTEK 2021 istatistiklerine göre, 2021 yılında tükettiğimiz enerjinin %92,4’ü fuel oil ve dizel gibi kaynaklardan gelmiş, %5,57 ise solar kaynaklardan sağlanmış. Geriye kalan %1,9 oranındaki enerji ise güneyden satın alınmış.
Hali hazırda artan faturalardan hepimiz şikayetçiyiz. Muhtemelen Ukrayna’da yaşanan işgal bu fiyatların daha da yükselmesi sorununu açıkça ortaya koyuyor.
Bu durumda enerji fiyatlarının azalması için öncelikle akaryakıta olan bağımlılığın azaltılması gerekiyor. Bunun için yapılması gereken 2 müdahale var. Kısa dönemde kesinlikle akaryakıt yerine, doğal gaz ile üretim yapacak tribünlere yatırım yapılması; orta dönemde ise solar enerji altyapısını geliştirerek, solar enerji üretim potansiyelini artırmak gerekiyor.
Ancak, kurulu düzen ve ilişkiler ağına bakınca her ikisinin yapılması da pek kolay görülmüyor. Bunun da doğal olarak olumsuz etkileri olacak.
Açıklanan şubat ayı enflasyonu, son zamları içermemesine rağmen, hali hazırda 12 aylık enerji fiyatları artışı %49 seviyesine ulaştı. Ulaşımdaki yıllık enflasyon ise %103,72 seviyesine ulaştı. Yoksulların özellikle harcamalarının Gıda, Konut (su, elektrik, gaz vs.) ve Ulaştırma üzerine olduğunu düşündüğümüzde ve gıda enflasyonunun da %77,52 seviyesinde olduğunu hatırladığımızda Türk lirasında yaşananlarla ortaya çıkan krizin, Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle katmerli bir hale geleceği bariz.
Bu noktada, bir taraftan enerji politikalarını, diğer tarafta stabil bir para birimi üzerine odaklanacak yapısal bir dönüşüm sürecinin mümkün olan tek politika olduğunu ortaya koyuyor.
Maalesef, her iki konuda da pek bir şey yapılmıyor. Bu yoksulluk sarmalını derinleştiriyor. Hatırlatmakta yarar var; krizin hala başındayız.
Yakın zamanda bu krizin mali sistemi de etkileyerek, daha derin yıkımlar yaşatması mümkün. O noktaya gelindiğinde ise, sosyal politikalar konusunda önceliklendirmenin önemi bir kez daha ortaya çıkacak. Ancak bunun için çok taraflı, kapsamlı çözümleri tartışmıyoruz.
Geciktiğimiz her gün ise bugün ve bundan sonraki nesillerin sırtına binen yük olarak karşımıza çıkacak. Kaçınılmaz olarak en çok etkilenenler ise sabit gelirliler, dar gelirliler, göçmenler, kadınlar ve çocuklar olacak.