Az önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, “Piyasa Katılımcılar Anketi” yayınladı ve yıl sonu dolar beklenti anketini 10,01 TL olarak belirledi.
TC, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın Eylül ayında Resmi Gazete’de yayımlanan Orta Vadeli Programı’nda 2021 için dolar kuru 8,30 olarak öngörülüyordu.
Merkez Bankası’nın Eylül’de yaptığı beklenti anketinde ise yıl sonu dolar tahmini 8,92 olarak yer almıştı.,
Bugün, hali hazırda dolar 9,20 seviyesinde ve yukarıda görüldüğü gibi, gerçek kur, beklenti anketlerinin üzerinde bir noktada seyrediyor.
Bu noktada resmi beklenti 10,01TL olmasına rağmen yıl sonunda bu rakamın daha üstünde bir seviyede olma ihtimalini dışlamak mümkün değil.
Bir doların 10 liraya ulaşma durumunda, döviz ile borç ödeyenlerin yaşayacağı sıkıntı, bunun piyasaya etkisi çok daha derin olacağı yadsınamayacağı gibi, 2022’nin gelmesinin döviz kurlarında bir yavaşlama olacağına dair bir beklenti geliştirmek de mümkün olmuyor.
Daha önce çok kez belirttim, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşadığı ekonomik bir sorun değil, siyasi ve hukuki bir sorundur. Bu sorunun aşılması için siyasi ve hukuki süreçlerde etkin bir değişiklik yaratacak bir iradenin ortaya çıkması gerekiyor. Bu da, Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut iktidarın değişimi ile mümkün görünüyor. İktidar değişirken, uzun dönemli mali ve parasal politikaları etkin uygulama iradesine sahip olup olmayacağı ise başka bir belirsizlik.
Hal böyle olunca, yarattığı değer ölçütünü dünyanın en istikrarsız para birimlerinden birine endeksleyen Kıbrıs’ın kuzeyinde üretenlerin, emekçilerin, ücretlilerin yaptıkları iş karşılığında yarattığı değerin erimesi kaçınılmaz oluyor.
Türkiye Cumhuriyeti ucuzlayan TL ile ihracat üzerinde bir sürecin gelişmesini mümkün kılabiliyor. Bu görece piyasanın canlı kalmasına izin veriyor. Ancak, ithalata bağımlı Kıbrıslı Türk ekonomisinde, durum o kadar iyimser olmayacak. İthal tüketim ürünlerinde kur etkisiyle artan fiyatlar doğal olarak alım gücünü azaltırken, yoksulluk sarmalı çok daha derinleşecek. Siyasetin Türkiye’den para kopartabilme becerisine indirgendiği bu süreçte, bu beceri ekonomik refah yaratmaktan son derece uzak olacak.
Hal böyle iken, adanın kuzeyinde yeni ekonomik paradigmanın tek başına hayatı ucuzlatabileceği iddiası gerekli olmasına rağmen güçlü enstrümanlara sahip değildir. Kamusal hizmetlerin hayatı ucuzlaştırması için iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, etkin bir kamu yönetimi gerekliliğini yaratırken kapsamlı bir kamu reformu bu alanın önkoşuludur ve bunun gerçekleştirecek siyasi irade ortada görülmemektedir.
Diğer bir taraftan, daha istikrarlı bir para birimi üzerinden değerin tanımlanmasını mümkün kılacak bir alan olan Kıbrıs müzakereleri ve çözüm sürecine ilişkin girişimler de anlamsız bir zeminde yol almaktadır. Burada Kıbrıslı Türk liderliğinin tutumu kadar, Kıbrıslı Rum liderliğinin 2023 Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı seçimlerine odaklandığı ve bu süreçte irade gösterme rahatlığının Kıbrıslı Türk liderliği tarafından tanındığı gerçeği de önümüzde durmaktadır.
İşin özeti, ekonomik kriz dalga dalga büyüyor, insanlar yoksullaşıyor, iç dinamikler bu duruma yönelik kapsayıcı bir süreç geliştirmekte çekimser kalıyor. Ekonomik anlamda 2019 kötüydü, 2020 daha kötüydü, 2021 ise berbattı ancak biraz durup düşününce 2022 yılında, tüm bu kötü seneleri arayabiliriz.
Zor dönemler daha yeni başlıyor.