Dün gece adamın biri, kullandığı araçla önünü kesip Pakistanlı paketçinin gırtlağına yapıştı.
***
KKTC’nin alâmet-i farikalarından bir vakıa.
***
Olayın arka planına gelelim: Araba sürücüsü, Pakistanlı paketçiyle tartıştı. Paketçi, araba sürücüsünü “bu nasıl araba kullanmak” gibisinden tersledi. Hemen akabinde yoluna devam etti. Sonra işte olanlar oldu zaten.
***
Bağırma çağırma, küfür kıyamet ve darp. Ortada ciddi bir darp suçu var.
***
Bu durumdan, kamu da (merakla karışık) rahatsız olmuşa benziyor. Bazı vatandaşlar kaldırıma çıkıp yaşanan rezaleti büyük merakla izledi. Daha doğrusu ilgi gösterdiler. Hatta bir ara adamın teki (sanırım bir Afrikalı) pencereye çıkıp “dağ başı mı burası” veya “defolun gidin başka yerde kavga edin” kabilinden araba sürücüsüne sitem etti. Ama dediğim gibi, olanlara caydırıcı bir tepki gelmedi.
***
Neyse, araba sürücüsü bir yandan esip gürlüyor bir yandan da motosiklet üzerindeki paketçiyi tartaklıyor. Kötü şeyler bazen kendi başına durmuyor maalesef. Bu yüzde dayanamayıp yanlarına gittim. Paketçiyi adamın elinden aldım. Bana saygısızlık etmedi. Çünkü ben Pakistanlı değilim.
***
Paketçi arkasına bakmadan gazladı. Görünüşe göre iyi bir seçim yaptı.
***
“Pakistanlı değilim”den kastım şu: Yaşadığım “kozmopolit” şehre sinmiş bir halklar ve sınıflar hiyerarşisi var. Pakistanlılar işte, maalesef, o piramidin neredeyse en dibindeler. Ben o dezavantajlı paketçiye göre biraz daha “avantajlıyım”. Dolayısıyla bu sınıfsal bir ırkçılığa temel teşkil eden yapıya karşı daha korunaklıyım. Bir kere soyadımla müstesna bir ten rengim var! Emekçi ve koyu derili isen kim olduğunun pek değeri yok. Bu değerler hiyerarşisi yazılı olmayan bir yasa gibi ve çok uzun bir geleneğin parçası.
***
Şu bir gerçek: Bir Pakistanlı bugün KKTC’de hakkını aramaya kalksa, sözünün bir değeri yoktur. Hadi öyle demeyelim de işi zor diyelim. Şimdi birileri bana “yeter ama fazla abartma” der mi der.
***
Farklı öteki ile ilişki sicilimiz kötü. Tanıl Bora’nın çok haklı ifade ettiği gibi “Faşizan popülizmler, bu vasatta, yabancı’ya, içimizdeki-düşman’a, göçmen’e ve her nevi öteki’ne veryansın ederek, büyük nüfusları insanlık kapsamının dışına sürüyorlar“.
***
Pakistanlıyı darp eden malum kişiye yakından baktım. Alabildiğine cılız birisi aslında. Saçlarını Travis Bickle gibi kesmiş. Dünyadan habersiz. Pakistanlı emekçi ondan daha yapılı ve sağlam: “Life-battle hardened” dedikleri türden. Buna rağmen, Pakistanlı uzaklaşmayı tercih etti. Sebebini anlamak zor değil.
***
Dün geceki olay birçok anıyı geri getiriyor. Özellikle kötü anıları. Daha önce de Arabın biri (Arapça konuştuğu ve nereli olduğunu bilmediğim için Arap diyorum, yanlış anlamayın) Pakistanlı bir paketçiye gün ortası dayak atmaya kalkmış, o da “bizim Travis” gibi paketçiye epey küfretmişti.
***
Bu yazıyı yazarken yemek yiyorum. Biri yanıma geldi. “Beni tanıdın mı” diye sordu. Bir baktım “bizim Travis”. Enteresan bir durum.
***
Şimdi gelelim biraz daha farklı bir noktaya. Farklı ama konumuzla alakalı bir nokta. Pakistanlılar haklıyken bile onları darp etmek kolay. Bir de haksız olduklarını düşünsenize. Peki bu emekçi insanlar neden saldırıya bu kadar açık? Daha doğrusu onlara saldıranlar bu cesareti ve otorite sıfatını nereden alıyor? Adada Pakistan karşıtı (buna Güney Doğu Asya karşıtlığı da diyebiliriz. Ve bu şiddetin Kıbrıslı Rumlar arasındaki oryantalist tezahürünü kolayca görebiliyoruz) şiddete temel olan ne? Sanırım bu olup biten, iktidar duygusunun cesaretlendirdiği söylemsel avantaj. Biraz basite indirgemek olacak ama ırkçı kendini beğenmişlik ve ekonomik şiddetin karışımı.
***
Yani kısacası neredeyse kimse kendisini Pakistanlılarla ne sınıfsal konum ne de etnik açıdan denk saymak istemiyor.
***
“Bir Türk veya Kıbrıslı bir Pakistanlı ile eşit olabilir mi hiç!? Olacak iş mi yani? Nerde görülmüş!”. Tercümesi: Üstünlük kompleksi. Ya da başka türlü söylersek, aşağılık kompleksi. Yani kendini olduğundan büyük ya da güçlü göstermeye çabalamak aşağılık kompleksidir. Bu iki kavram aslında alter ego.
***
Şiddetin farklı görünümleri var. Bazılarımız şiddetin bu değişen dönüşen görünümlerini tanımakta zorlanıyor. Maske ve su kadar normalleşen kayıtsızlık da şiddet sayılır.
Kaynak:
Bora, Tanıl. (2019). Sol-Popülizm (4) ve “Darwinci Sol”. Birikim. https://birikimdergisi.com/haftalik/9807/sol-populizm-4-ve-darwinci-sol
Foto: Anthony Russo’nun çizimi