Aktivist Fezile Osum kişisel sosyal medya hesabından bugün Uluslararası Öğrencilerin Kıbrıs’taki birliği VOIS ile meclis önünde bir basın bildirisi okumak istediklerini ancak bildiri okunmasının polis tarafından engellendiğini ifade ederek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altında bildirimsiz ve izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemenin en temel insan hakkı olduğunu hatırlattı. Açıklama şöyle:
VOIS ile beraber bugün meclis önünde okumak istediğimiz basın bildirisi polis tarafınan engellendi. Gerekçe ne? Anayasa altında yalnızca yurttaşlar toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyebilirlermiş. Bu nedenle polis meclis önünde buna izin vermediğini, bunu yaparsak tutuklama yapacağını, meclisin hemen yanındaki çemberde basın bildirisini okumamızın uygun olacağını söyledi. Dikkat ederseniz yabancılar basın bildirisi okuyamazlar, ama yine yabancılar meclisin önünden 20 metre uzaklıkta basın bildirisi okuyabilirler. Bunu da sanki bir hak değil, lütufmuş gibi bize sunuyorlar. Polis, bu uygulamayla ilgili savcılıktan görüş aldığını ve savcılığın Anayasayı öne sürdüğünü söyledi. Eğer bu böyleyse, vah ki ne vah!
Öncelikle Anayasanın 32. Maddesi’nde yurttaşlar ibaresi var doğru, ama yine ayni Anayasada nedense devlet erkinin hep kullanmaktan kaçındığı 90. Madde var. Bu maddeye göre uluslararası sözleşmeler iç hukukun bir parçasıdır ve Anayasaya aykırılıkları iddia edemez. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi altında bildirimsiz ve izinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek en temel insan hakkıdır! Vatandaşlık statüsüne göre ayrım yapmak, doğrudan ayrımcılıktır! İnsan hakları herkes içindir, yurttaşlık temelinde insanlara hak verip vermeyeceğine karar vermek kabul edilemez. Bu tıpkı senin sağlık hakkın var, sen başka ülkeden geldin senin sağlık hakkın yok demekle eş değerdir. Eğer bir hukukçu yorumuyla gerçekten polis bizim hakkımıza bugün müdahale ettiyse, yazık bizim halimize. 90. madde süs değil, insan hakları da ağzınıza sakız içi boş laf değil. İnsan hakları demokrasinin güvencesidir, demokrasi ise hepimize lazımdır. Hukukçular eğer 90. maddenin gereklerini takip edemiyorsa tekrar söylüyorum, ÇOK YAZIK bizim halimize.
Bu işin hukuki boyutu, bir de insancıl boyutu var (Ama genelde devlet “adamları” bunu görmek istemezler. Kesin, net ve dışlayıcı tavırlar hukuku bildiğinin göstergesidir çünkü ?!). Ben de yabancı öğrenciydim, İngiltere’de okuduğum dönemde çeşitli toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katıldım. Kimi zaman öğrencilerde işgal eylemlerine gittim, kimi zaman kadına yönelik şiddetle ilgili sözümü sokakta söyledim. Bunların herhangi birinde arkadaşlarımla bana yurttaşlık temelinde müdahale etseydi duyacağım öfkeyi ve hayal kırıklığını tahmin edebiliyorum. Muhtemelen dışlanmış hissedecek, sözümün kıymetinin olmadığını düşünecektim. Eminim yurtdışında okuyan Kıbrıslı Türklere polis böyle bir müdahalede bulunsaydı, buradan oradaki “çocuklarımız” için Facebook gönderileri dizilir, bu konu medyada tartışılırdı.
Bir de tabii ki Avrupa Gazetesi’ne yapılan saldırılar, meclisin üzerine çıkan eylemcileri unutmadık. Hepsi yurttaş mıydı gerçekten?