1 Nisan 2018 tarihli Kıbrıs Gazetesinin Fileleftheros gazetesinden yaptığı alıntıya göre Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartına sahip olan Kıbrıslı Türklerin sayısı 110 bin 734 olarak ifade edildi. Bu vatandaşlık sayılarının zaman geçtikçe arttığı, aynı zamanda karma evliliklerden dolayı vatandaşlık hakkına cevap verilmeyen binlerce insanın da olduğu bilinen bir gerçektir.
Öyle ki, Sendikal Platform adına KTÖS Genel Sekreteri Şener Elçil’in 11 Ağustos 2020 tarihli açıklamasında şöyle denilmiştir:
“Yaşanan toplumsal çatışmalar ve adamızın etnik olarak bölünmesi, iyimser bir tahminle 30.000 kişinin Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı almasına engel çıkarmıştır. Yaptığımız bir çalışma ile şu ana kadar 6300 kişinin çeşitli sebeplerle Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alamadıklarını kayıt altına aldık.”
Dün Anastasiadis’in Paskalya mesajında ise doğrudan “Kıbrıslı Türk vatandaşlarına” yönelik ifadesi şu şekildedir:
Kıbrıs Türk vatandaşlarımız, Statüko, her iki toplum için kabul edilemez. Ancak, en kötüsü, bu statüko hepimiz birlikte Avrupa vatandaşları olarak barış, güvenlik ve refahın nimetlerinin tadını çıkaracağımız bir çözüme götürmez. Bunun için, saygıyla size hep birlikte yurdumuz için, sevdiğimiz Kıbrıs için bir bütün olarak mücadele vermemiz konusunda çağrıda bulunuyorum.”
Bütün bunların ardından Ersin Tatar ise bugün yaptığı açıklamada şu cümleleri kurmuştur:
Anastasiadis, söz konusu mesajında Kıbrıs Türk halkına “vatandaşlarım” diyerek seslenirken, çağdışı ve hakimiyetçi zihniyetini bir kez daha gözler önüne sermiş ve “vatandaşlarımız” diyerek halkımıza hakaret etme küstahlığını göstermiştir.
(…)
Halkımıza hakaret eden Anastasiadis, Rum halkına, müttefiklerine ve içimizdeki uzantılarına “birlikte mücadele çağrısında bulunup” KKTC ile Türkiye’yi hedef olarak gösterirken diyalog ve uzlaşından ne kadar uzak olduğunu da bir kez daha gözler önüne sermiştir.
(…)
Buna rağmen, “tek dişi kalmış canavarların” her türlü yolu ve yöntemi kullanarak harekete geçtiklerini, birlik ve beraberliğimizi parçalamak için beşinci kol faaliyetlerini yoğunlaştırdıklarını görüyoruz. Bunlara karşı da hazırlıklıyız ve endişemiz yoktur.
…
Doğrusu, tüm bunları birleştirince, Kıbrıs türk tarafının bireylerin vatandaşlık haklarına yönelik alçaltıcı ifadede bulunmanın, temel insan hakları ile çelişkisini görmediğini söyleyebiliriz.
Bu çelişkiyi görmezden gelmek, bir taraftan topluluk hakları üzerine “talep” ortaya koyan türk tarafının, diğer taraftan bireysel haklara saygı göstermemesi akıl tutulmasının bir başka açık biçimidir.
Kıbrıs meselesinin ne biçimde olursa olsun çözümü temelde insan hakları çerçevesi içinde çözülebilir. Bu anlayışı terk ederek yapılan tüm ifadeler uluslararası hukuk açısından sorunludur. Sonuç almaktan uzaktır.