Eldeki verilere göre COVID19 öncesi sosyal sigortalarda kayıtlı istihdam edilen 118 bin kişiydi. Kasım verilerine göre ise bu rakam 92 bin kişiye gerilemiş. Yani özel sektörde %22 oranında bir istihdam kaybı oluştu.
Muhtemelen mevcut kapanma süreci ile birlikte bu oran biraz daha artacak. Bahsi geçen 92 bin kişinin büyük bir bölümünün tek başına iş yapan, mikro işletme sahipleri olduğunu bilinmektedir. Malesef sigortalılara yapılan desteğin toplamı mevcut brüt asgari ücretin toplamı kadar olmamıştır.
Benzeri bir biçimde, sözkonusu 26 bin kişinin sosyal sigorta sistemine katkısı durmuş olduğundan, gerek işsizlik gerekse de sigorta emeklilerinin maaşlarının sürdürebilirliği konusunda da herhangi bir önlemin alınıp alınmadığı bilinmemektedir.
Sosyal sigortaların geleceğinin parlak olup olmadığı konusunda spekülasyon yapacak değilim. Ancak, 26 bin kişinin azalmasının temel bir sorun yaratacağını görmemek için kör olmak gerekir.
Bununla beraber sadece gelecekte olası ödeme sorunu ile birlikte, somut bir iş kaybı gerçeği karşımızdadır. Bu iş kaybını yaşayan herkesin göçmen olduğunu ve ülkesine geri döndüğünü kabul etsek bile, toplam talepteki düşüşün sürdüğü sorunu da karşımızdadır.
Bu mevcut sorunlar varken, çözüm üretmek siyasi kararlar gerektirir. Bu siyasi kararların temel hareket noktası da, yeniden istihdam alanlarını arttırabilecek genişleyici politikalar olması gerekmektedir.
Piyasaya para verebilmek için merkez bankasında krediye dönüşmemiş mevduatları, erişebilir kredilere dönüştürmek bir yöntemdir.
Mevcut haliyle kadük olan vergi sistemimizin ilerici biçimde yeniden dizaynı başka bir yöntemdir. Bunu yaparken, yüksek gelir grubunda olanlara daha yüksek vergi çözümlerini eklemek de dahil olmalıdır.
Ancak, vergilerin arttırılması tek başına yeterli bir süreç olmadığını da kabul etmek gerekir. Vergiyi arttırırken, likidite sorununu çözmek gerekir.
Piyasaya likidite sağlayacak, istihdam yaratacak projelere nakdi destek sunmak, küçük işletmelere nefes alarak piyasada kalmalarına devam edecek önlemler almak kaçınılmazdır. Aksi halde yaklaşan yoksullaşma riski genişleyerek devam edecektir.
Neredeyse 1 yıldır yaşadığımız COVID19 sürecinde, malesef ne yapısal sorunları hedefleyen önlemler alındı, ne de piyasaya anlamlı kaynak arttırılacak nakdi destek mekanizmaları etkin bir şekilde kullanıldı. İş kaybı karşılığı ödenmesi gereken miktarlar, malesef yoksullaşan kesimleri, yoksulluktan uzaklaştırmaya yeterli olmadı.
Sonuç olarak çok şey söyleyebiliriz. Ancak meselenin özeti Ocak 2020’den Kasım 2020’ye kadar sigortalı işgücünün %22’sinin eksilmesi, kolektif bir başarısızlıktır.
Bu başarısızlığın sorumlusu ise tabi ki yöneten koalisyon, önceki koalisyon, muhalefet falan olmayacak, bu başarısızlığı dile getirenler olacaktır.