İyi yönetim ile diktatörlüğü birbirine karıştıran bir söylem daha sık karşımıza çıkıyor.
“%10 barajı” ile birilkte “başkanlık sisteminin getirilmesi” talebi ile murad edilen nedir doğrusu anlamakta güçlük yaşıyorum.
Kategorik olarak başkanlık sistemini reddetmem.
İyi yönetimin iyi bir ekip çalışmasına izin verirken, etkin denetleme sistemlerini de yanında getirebileceği yapıları bulundurması gerektiğine inanırım.
Mevcut parlementer sistemimizde bile yolsuzluk yapan vekiller yargılanmıyor, yasadışı kararlar alan bakanlar elini kolunu sallayabiliyor, rüşvet alan seçilmişler yada atanmışlar bonus olarak maaş da alabiliyor.
Bu noktada parlementer sistemin yetersizliklikleri olduğunu ve belli reformlara ihtiyacı olduğu eleştirisini kabul ederim. Ancak, bunun sebebi fazla demokrasi değil eksik demokratik araçlardan kaynaklandığı açıktır.
Hesapverebilen, daha fazla denetlenebilen kişilerin, caydırıcı cezalarla karşılaşma kaygısının kötü yönetimin önüne geçebileceği açıktır.
Ancak tüm bunlara rağmen , %10 barajı ile ilişkilendirmiş başkanlık sistemin sorun çözeceğine dair anlayış neye dayanmaktadır sorgulanmalıdır.
Kıbrısın kuzeyinden karşılaştırmalı olarak çok daha iyi bir kamu yönetimi tecrübesine sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bile %10 barajı ile Başkanlık sistemi ekonomik sorunları da siyasi sorunları da çözmemiştir.
Tam tersi, %10 barajına dayalı başkanlık sistemi Türkiye Cumhuriyeti’nde hem yoksulluğu hem de toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiştir.
Arzulanan iyi kamu yönetimi ise; bunun için yapılması gereken yapısal reformlardır.
Yapısal tüm reformların gerçekleşmemiş olmasının sebebi, seçim kaybetme korkusudur.
Popülizmdir.
Kötü yönetimdir.
Şimdi, daha etkin bir kamu yönetimi için reform yaparken, koltuk korumayı da garanti edecek bir sistemin olmasını arzulamak kendi içinde derin bir çelişkidir.
Bu çelişki ile yüzleşmek yerine, güçlü iktidarlar yaratılacağı inancı temelde, iktidar olanın hesapvermeyen, cezalandırılmayan bir alan yaratma isteğidir.
Demokratik bir düzen değil, dar bir kesime ayrıcalık tanıyan hanedanlık yaratma arzusudur.
Seçim kaybetmeyi göze almadan dönüşüm yaratma iddiasının en kolaycı hali, gerçek popülist siyaset batağıdır.
İşin en acı tarafı ise bu gerçeğin farkında olmasına rağmen, bunu görmezden gelip, aynı popülist tutkuya esir olanların yarattığı kalabalıktır…