İstatistik Kurumu, 2019 yılı Gayri Safi Milli Hasıla rakamlarını yayınladı. Henüz pandemi yaşanmamasına rağmen ekonomideki büyüme sadece %0,2 oranında gerçekleşti. Dolar bazında ise kişi başına düşen gayri safi milli hasıla 13,277 dolardan, 12,649 dolara düştü.
Tekrarlamakta yarar var, bu gelişmeler henüz COVID19 krizi yaşanmadan oluşan tabloyu yansıtmaktadır. Resmi rakamlar, kişi başına oranlandığında 2018 yılından, 2019 yılına girerken, %4,7 civarında bir yoksullaşmayı göstermektedir.
Buna COVID19 ile ilgili yapılan tahminlerde 2020 yılında %20 oranlarına ulaşan daralma tahminlerini eklediğimizde, yıl sonuna kadar çok daha zor bir dönemin bizleri beklediğini göstermektedir.
Tüm bunlar olurken, son 2 yılda yapılan anlaşmalara rağmen ekonomiye Türkiye’den sağlanması gereken nakdi yardımların gerçekleşmediğini eklediğimizde; sağlık altyapısından başlayan sorunların çözülemez olduğunda kuzeyde ikamet eden insanların biat ederek ne kazanacaklarını anlamakta zorlanıyorum.
Resmi olarak paylaşılan tablo, her bir yurttaş için yıkıcı bir durumu ortaya koymaktadır. Yoksullaşma her geçen gün, daha fazla insan için bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
Hal böyleyken, siyaset ile ekonomi alanında fantastik ideolojik tutumların yarattığı yıkımın yerine, makul, dünyalı ve eşitlikçi bir yaklaşım çok daha önemli bir hale geliyor. Planlı, programlı, insan odaklı siyasi ve ekonomik projeler her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Adanın tüm potansiyelini, kullanmamızı mümkün kılacak bir politik çerçeve içinde hareket edebilmek çok daha önemli olacak.
Tüm bu çerçeve içinde, ekonominin lokomotifi diyerek yüceltilen sektörlerin de aslında göründüğü kadar katkıya sahip olmadığı, onların önceliklerinin daha önemli olarak algılanmasının hatalı olduğu görülüyor. Büyümeyen bir ekonomi söz konusuysa, lokomotif görevini gerçekleştirmemektedir.
Hal böyleyse, yeni bir sayfa, yeni bir anlayış ve yeni bir ekonomik paradigma oluşturmak çok daha önemli bir hal alıyor. Bu göstergeler ve COVId19’un etkisini birleştirerek, sorumlu bir siyasi ve ekonomi yönetimini mümkün kılacak siyasi zeminin yaratılması gerekiyor.
Bu zemin de kuşkusuz, ilgili uluslararası belgelerle uyumlu olmalı, meşru ve güncel olmalıdır. Tarihsel saplantılar, milliyetçi histeri ve boş sloganlarla ileriye gitmemizin mümkün olmadığı 2019 verileri ile kanıtlanmıştır.