GazeddaWebTV, Damla Dabis Özel’in sunduğu “Gazedda’nın Gündemi” programı ile yayın hayatına başladı. Her Pazartesi ve Perşembe günü saat 21.00’de yayınlanacak “Gazedda’nın Gündemi”nde ilk programın konusu “Kıbrıs ve Mülteciler” oldu.
Pazartesi akşamı saat 21.00’de yayınlanan programa Kıbrıslı Türk İnsan Hakları Vakfı Başkanı Av. Deniz Düzgün, Mülteci Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fezile Osum ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Av. Aslı Murat konuk oldu.
Suriye’deki savaştan kaçan ve ülkemize sığınmaya çalışan, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu 30 Suriyeli uyruklu mültecinin Omorfo’nun Yayla köyü sahiline yanaşmaya çalışırken polis tarafından ateş açılması sonrası yaşananlar ve genel anlamda Kıbrıs’ın kuzeyinde mültecilerin karşı karşıya kaldığı insan hakları ihlalleri programın ana konusu oldu.
Mülteci Hakları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Fezile Osum sözkonusu mültecilerin bir çoğunun aktif çatışma bölgesinden geldiğini, bir takım çevrelerin bu insanların Türkiye’de yaşadığını veya Suriye’deki savaşın bittiği yönünde ifadeler kullandığını fakat bunun doğru olmadığını, söz konusu mültecilerin savaş bölgesinden geldikleri için ciddi bir travma yaşadıklarını belirtti. 10 yaşın altında yedi çocuk ve 3 kadının da 30 kişilik grupta yer aldığını ve kendilerinin bu grupla görüşme imkânı bulduklarını kaydeden Osum, polisin mültecilerin bilmediği bir dilde uyarıda bulunmasının ardından gruba ateş açmasının savaştan kaçan bireyler üzerinde travmayı daha da derinleştirdiğini vurguladı. Mültecilerin aktardığı bilgilere göre kıyıya yaklaştıkları anda bir grup polisin kendilerine Türkçe bir şeyler söylediğini ve anlamadıklarını, polisin ateş açması sonucu bazı kişilerin yere yattığını ve iki kişinin yaralandığını ifade eden Osum, kıyıda olan bir teknenin kaçma gibi bir durumu olmadığını, mültecilerin dur ihtarına uymadıklarını çünkü Türkçe yapılan uyarıları anlamadıklarını belirterek polisin mültecilere ateş açmasının nedeninin ne olduğunu sordu. “Sivil, silahsız ve dilimizi anlamayan insanların polise karşı nasıl bir tehdit oluşturduğunu” soran Fezile Osum, mültecilerle yaptıkları istişarelerden sonra yaşanan olayın ne kadar vahim bir olay olduğunu anladıklarını söyledi.
Kıbrıs Türk Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi Başkanı Aslı Murat polis yasasının polise silah kullanma yetkisini hangi koşullarda verdiğini söylediğini belirterek, ateşli silah kullanımıyla bir insanın hayatını kaybedeceğini yani bunun yaşam hakkıyla bire bir çelişen bir yetki olduğunu söyledi. Sadece dur emri ihtiranın yeterli olmadığını, silah kullanılacağı dair ihtarın da yapılmış olması gerektiğini ifade eden Murat, bu ihtarların mültecilerin anlayabileceği dilde olması gerektiğinin altını çizdi. Silahsız kişilere silah doğrultmanın orantılılık ilkesine aykırı olduğunu vurgulayan Murat, polisin bu ilke çerçevesinde silah kullanma gereksinimi duyduğunu ispatlaması gerektiğini söyledi. Polisten şaibeli açıklamalar yapıldığını, kıyıya gelen insanların nereye kaçabileceğini soran Aslı Murat, yeterli sayıda polisle bu insanların kaçmasının engellenebileceğini belirtti. Tüm yaşananlar değerlendirildiğinde polisin yetkisiz bir şekilde ateş ettiğini söyleyebilirim” diyen Murat, gerek polisin gerekse basının kullandığı “kaçıyorlardı, müdahale ettik” iddiasının polisin iddiası olduğunu, tekneyi kullanan kişinin insan kaçakçısı olup olmadığının da bilinmediğini, tüm bunların iddia olduğunu ve genel çerçeveye bakıldığında hukuksuz bir durumdan söz edilebileceğini, bu yüzden tüm bunların soruşturulması gerektiğini vurguladı. Aslı Murat, bazı kişilerin aksini iddia etmesine rağmen polisin sivil otoriteye bağlı olmadığını hatırlatarak Meclis’te de bu konuyla ilgili bir araştırma komitesi kurulmasını ve siyasilerin de bu işi elekten geçirmesini talep etti.
Kıbıslı Türk İnsan Hakları Vakfı Başkanı Deniz Düzgün polisin ateş açmasının her hal ve karda çok tehlikeli bir durum olduğuna işaret ederek, Kıbrıs’ın kuzeyinde ilk kez böyle bir olay yaşandığını ve bunun günden güne bu konulara bakış açısının, polisin ve belli başlı otoritelerin ne kadar gerilediğini gösterdiğini vurguladı. “Orantılık ilkesini insan hakları açısından değerlendirecek olursak; orantılılık ilkesi amaç araç ve zarar değerlendirmesidir” diyen Düzgün, polisin ateş açmasının en son gelinecek nokta olması gerektiğini belirtti. Ceza Yasası’nda bir takım değişiklikler yapılmış olmasına rağmen halen mültecilerin cezalandırılabildiğini hatırlatan Düzgün çoğu kez basın yayın organlarında mültecilerin kelepçelenerek mahkemeye çıkarıldıklarını görülebileceğini anımsattı. “Herkes bir gün mülteci olabilir” vurgusunda bulunan Deniz Düzgün, mültecilerin yargılanması ya da sınır dışı edilmesinin bir utanç olduğunu ve Kıbrıs’ın kuzeyinde halen bu uygulamaların devam ettiğini belirtti. Kimsenin zulüm gördüğü, savaştan kaçtığı bir yere geri gönderilememesi gerektiğini vurgulayan Düzgün, Kıbrıs’ın kuzeyinin “mültecileri nasıl geri gönderebilirim, onlardan nasıl kurtulabilirim” planlarını maalesef yapmaya devam ettiğini ve en sonunda mültecilere ateş de açıldığını, bunun kktc için büyük bir utanç olduğunu kaydetti.
Programın tamamını izlemek için: