Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gündüz, bugün Meclis’te “ivedilikle” görüşülmesi planlanan Bilişim Suçları Yasa Tasarısı’ndaki “kuvvetli suç şüphesi” ibaresi ile ilgili değerlendirmede bulundu.
Kişisel Twitter hesabından açıklama yapan Gündüz, Bilişim Suçları Yasa Tasarısı’nı henüz okumadığını ve bu konudaki genel değerlendirmeyi ilerleyen zamanlarda yapacağını belirterek, tasarıda bulunan “kuvvetli suç şüphesi” ile ilgili açıklama yapma gereği duyduğunu bildirdi. Gündüz, ceza muhakemesinde şüphenin dereceleri ve türleri olduğunu belirterek, düz bir çizginin üzerinde hafiften ağıra doğru gidilirse, konunun basit şüphe (başlangıç şüphesi) ile başladığını belirtti.
Gündüz, bu aşamada suç işlendiği konusunda bir kimseye yönelmesi dahi gerekmeyen şüphe ortaya çıktığından söz edildiğini belirterek, bir ceset bulunduğunda bir cinayet şüphesinin akla gelmesinin bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gündüz açıklamasında şunları kaydetti:
“Ortada somutlaşan bir şey yoktur. Bunun bir derece ağırlaşmasıyla yeterli şüphe ortaya çıkar. Bu ceza davasının açılmasına yönelik bir şüphe derecesidir. Eğer mahkumiyet ihtimali beraat ihtimalinden daha fazla ise yeterli şüpheden söz edilir. Bir de bazı tedbirlerin uygulanması bakımından karşımıza çıkan şüphe türleri var. Hayatın normal akışı içerisinde o durumun makul görülmesi makul şüphedir örneğin. Ancak makul şüphe diğerlerinden farklı olarak o düz çizgi üzerinde değil tedbirlerin uygulanması bakımından ayrıca olaya göre değerlendirilen bir şeydir.
Kuvvetli şüpheyi sorunlu kılan ise şudur:
Kuvvetli şüphenin suçun işlendiği konusunda bir şüphe mi olduğu yoksa o tedbirin o sırada uygulanmasının gerekliliği konusunda mı bir şüphe olduğu tartışılan bir mesele. Tutuklama için aranıyor örneğin Türkiye’de. Ancak daha soruşturma yeni başlandığında da olabiliyor bu. Bu söylediğim ‘bu terim sorunludur zinhar hiçbir yasaya konulmasın’ şeklinde de anlaşılmaması lazım. Başka sorunlarla bunu birlikte düşünmek gerekir düşüncesindeyim.
Öncelikle şüphenin dereceleri -yalnız kuvvetli şüphe değil hepsi – bence mahkemelerimiz tarafından KKTC hukuku bağlamında ne anlama geldikleri yorumlanarak ve açıklanarak doğru bir hukuki temele oturabilir. Bu en kısa zamanda olması gerekir. İkincisi de Okan Dağlı’nın paylaştığı küçük paragrafta gördüğüm kadarıyla soruşturmacının duyduğu şüpheden söz ediliyor.
Bu soruşturmacı muhtemelen bir polis memurudur. Soruşturmacı, değil şüphenin derecelerini, olguları bile doğru değerlendiremeyebilir. Dolayısıyla hukuk nosyonu olan bir savcının aktif kontrolünde olmayan bir süreç olan soruşturmada bu nasıl bir görünüm kazanacak uygulamada ben de bilmiyorum ve sorunlar çıkması da muhtemeldir.
Bunun çözümü savcılığın soruşturmaya daha aktif katılımı ve soruşturmacı polisin daha nitelikli bir eğitime tabi tutulmasıdır. Aksi, bir aşırı cezalandırma veya cezasızlık alanı yaratır.
Bu, bir kimsenin ‘X fiili işlediği konusunda kuvvetli şüphe olması halinde’ bir mahkumiyetle karşı karşıya kalması anlamına geliyorsa bu kesinlikle kabul edilemez. Çünkü ceza muhakemesi sistemimiz şüpheyi bütün tür ve dereceleriyle yenmeden mahkumiyet kararı verilememesi üzerine kuruludur. Kuvvetli şüphe var diye kimseyi mahkum etmek mümkün değildir.”
Makale, Yrd. Doç. Dr. Nurcan Gündüz’ün izniyle yayımlanmıştır.