5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir açıklama yayımlayan Greenpeace Akdeniz, dünyanın 2020’nin ilk gününden itibaren koronavirüs salgını ile mücadele ederken tartıştığı tek gündemin; insanin doğaya verdiği tahribat olduğuna dikkat çekti. Tüm dünyanın evlere kapandığı dönemde medyada sık sık “yunuslar Boğaz’dan geçti”, “hava temizlendi” gibi haberlerin yer aldığına dikkat eden örgüt, buna rağmen insanlığın doğaya verdiği tahribatın tüm dünyanın iki ay eve kapanması ile sarılamayacak kadar derin bir yara olduğunu kaydetti.
Salgın gündemi ile geçen 2020’nin ilk beş ayında endişe veren beş çevre sorununu Greenpeace şöyle listeledi:
Koronavirüsten plastik değil hijyen korur
Salgın devam ederken, plastik sektörünün ortaya attığı ve bilimsel dayanağı olmayan bilgiler de yayılmaya devam ediyor. Bu dönemde kamuoyunda tek kullanımlık plastik ürünlerin (plastik poşetler, çatal, bıçak, kaşık, tabak, yiyecek ve içecek kapları vs.) insanları koronavirüsten koruduğuna dair bir algı yaratıldı. Greenpeace bu algının doğru olmadığını belirterek, “Bir malzemenin tek kullanımlık plastikten yapılması, kullanım sırasında viral enfeksiyonların bulaşma olasılığını azaltmıyor; aksine plastik, vürüsün en uzun tutunma süresine sahip olduğu materyallerden biri” açıklaması yaptı.
Örgüt, bu süreçte kişisel hijyenin yanı sıra, yarınları da düşünerek çevreyi korumanın ve kontamine plastik atık dağları oluşturmanın önemine dikkat çekti. İthal edilen plastik atıkların da virüs taşıma riskinin tartışıldığına dikkat çekilen açıklamada, hem devlet yetkililerine hem de endüstriye büyük görev düştüğü belirtildi.
Gıda krizine karşı kendine yeten tarım
Koronavirüs salgını sırasında yaşamın tüm alanı gibi tarım&gıda sektörü de etkilendi. Karantina uzadıkça olası bir gıda krizine küresel kuruluşlardan uyarılar gelmeye başladı ve aslında mevcut tarım sistemi ile gıda tedarik zincirinin kriz anlarında ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı.
Yapılan açıklamada, Türkiye’nin vakit kaybetmeden kriz dönemlerine de dayanıklı kendi kendine yetecek bir tarım planını hayata geçirmesi gerektiğine vurgu yapıldı: “Bu plan dahilinde, ithal edilen ürünlerin yerel koşullarda üretimi planlanmalı, gençler tarıma özendirilmeli, verimli araziler tarıma (geri) kazandırılmalı, her üretim bölgesinin yerel nüfusun gıda ihtiyacını karşılayacak arazi planları oluşturulmalı, biyoçeşitliliğin korunması için gerekli tampon bölgeler oluşturulmalı, küçük üreticilerin üretime devam edebilmesi için gerekli koşullar sağlanmalı ve üretici pazarları yaygınlaştırılmalıdır.”
Evde kalmak havayı temizlemedi
Salgın döneminde evlere kapanmamız ile birlikte hava kirliliğinin azaldığı yönündeki haberlerin de söylendiği kadar doğru olmadığına dikkat çeken Greenpeace, “Söz konusu iddiaların temeli ‘ulaşım faaliyetlerindeki azalma, kirlilik oranını düşürdü’ idi. Halbuki, partikül madde kirliliğinin tek nedeni araçlar değil. Kömür ile çalışan enerji santralleri ve sanayi tesisleri faaliyetlerine devam ederken kalıcı ve gerçek bir hava temizliğinden söz etmek mümkün değil ” dedi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın veri tabanında kayda geçirilen PM 10 verilerinin İstanbul’da hava kirliliği oranı yüksek ilçelerde aslında pek değişen bir şey olmadığını gözler önüne serdiği kaydedilerek, “Enerji, üretim ve şehir politikalarında köklü bir değişikliğe gidilmedikçe; temiz enerjiye yönelmedikçe hava kirliliğinin azaldığından söz edebilmek maalesef mümkün olmayacak” denildi.
Suyun değeri anlaşıldı
Koronavirüs salgını ile suyun insanlık için ne kadar hayati olduğunun bir kez daha farkına varıldı. Türkiye gibi su kıtlığı çeken ülkelerde ise her bir damla su çok kıymetli. Ancak, iklim değişikliği, fosil yakıt bazlı enerji sektörü ile kömür ve petrol üretimi nedeniyle temiz su kaynakları zarar görüyor. 2050 yılında şu ankinden yüzde 20 ila 30 daha fazla suya ihtiyacımız olacak. Dünya üzerinde her 10 insandan 3’ünün güvenli içme suyuna erişimi yok.
Greenpeace, insanlık için geri dönülmez bir felakete neden olabilecek su krizine karşı çok geç olmadan harekete geçmeli ve gerekli önlemleri alınması gerektiğini bildirdi.
Filtresiz bacalar zehir saçmasın
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre, koronavirüs ileri yaştaki ya da kronik hastalıkları olan insanları daha ciddi düzeyde etkiliyor. Kömürlü termik santrallerin yoğun bulunduğu kentlerde KOAH başta olmak üzere hava kirliliğine bağlı çeşitli hastalıkların görülme oranları göz önüne alındığında bu kentlerin koronavirüse karşı daha kırılgan olduğu görülüyor. Nitekim Zonguldak’ın büyükşehir olmamasına rağmen diğer büyükşehirler ile birlikte “akciğer hastalıklarının sık görüldüğü” kent olarak karantinaya alınması bunun en önemli kanıtı.
Bölgede yaşayanlarla birlikte filtresiz termik santrallerin 2020 sonu beklenmeden faaliyetlerinin durdurulmasını isteyen Greenpeace Akdeniz, faaliyetleri durdurulanların yeniden açılmamasını talep etti.