Korona günlerinde, internet ve sosyal medya insanların hayatında geçmişte oynadığından çok daha önemli bir rol oynar hâle geldi. Gidişat bu rolün daha da artması yönündedir. Burjuvazi açısından bu rolün artması, ona insanları daha sıkı denetim altına almak için büyük imkânlar sunuyor. Burjuvazi bu bağlamda bütün ülkelerde Korona krizini fırsata dönüştürmeyi bildi.
Dijital hayat yalnızca doğrudan kontrolün bir aracı olarak kullanılmıyor. Güya “özgürlük alanı” olan sosyal medyada yayılan “bilgi”lerin çoğu, bilgi değil dezenformasyon. Sosyal medyanın “özgürlük alanı” olduğu yalandır. İnternet sunucusu şirketin, burjuvazinin ve onun devletlerinin yayılmasında sakınca gördüğü hiçbir bilgiye bu alanda ulaşamazsınız.
Burjuvazinin anda yayılmasında sakınca görmediği doğru bilgilerin yanında, onun on katı yalan, yanlış bilgiler cirit atıyor sosyal medyada.
Sosyal medyada dünyadaki tüm gelişmeleri komplo teorileri üzerinden açıklayan binlerce paylaşım bulabilirsiniz. Bütün bu komplo teorilerini birbirine tersmiş gibi görünen iki temel teze indirgemek mümkündür.
Birinci tez: Var olan bir şey, aslında yoktur. Var olduğunu söyleyen sizi yönlendirmek için size yalan söylüyordur.
İkinci tez: Var olduğu söylenen şey vardır, ama o, sizi yönlendirmek için birileri tarafından yaratılmıştır.
Genelde her iki tezin savunucuları sonuçta birçok hâlde sizi kandırmak yönlendirmek isteyenin Yahudiler olduğu antisemit genel tezinde birleşirler.
Bunu korona krizi döneminde de gördük. Bu konuda temelde iki komplo teorisi sürüldü piyasaya:
*Aslında Korona diye bir virüs filan yok. Ya da var da işte bir grip virüsü kadar tehlikesi var. Bu bağlamda tehlike abartılarak birileri dünyayı yeniden dizayn etmeye çalışıyor.
*Korona virüsü aslında sentetik olarak yaratılmış, yaratanlar tarafından dünyayı dizayn etmek için kullanılan tehlikeli bir virüs.
Burada dizayn etmek isteyenin ve nasıl dizayn etmek istediğinin açıklamalarında varyasyonlar çıkıyor ortaya.
Bu gibi teorilerle, bilgi kirliliği ile kafalar karıştırılıyor. Bu teoriler aslında yeni tip bir din gibidir. İnanan inanır. Bunlar üzerinde bunların doğruluğunu veya yanlışlığını ispat etmek için uğraşmak boş iştir.
Korona sonrası dönemde de tabii sosyal medyada doğru ile yanlışı ayırmak zor olmaya devam edecektir. Bu bağlamda dijital dünyayı, analog hayatın gerçek hayat olduğunun bilincinde kullanmayı öğrenmeli, komplo teorilerine itibar etmemeliyiz.
Aydınlar, ilericiler olarak bizler de sosyal medyayı yaygın bir şekilde doğru kullanmayı öğrenmeliyiz. Çünkü bilgisayar teknolojisi komünist toplumun alt yapısını kapitalist toplumun da sonunu hazırlamakta olan teknolojidir. Burjuvazi istediği kadar komplo teorileri ve sözde inançlarla bu sureci geciktirmeye calisin. Çalışacak da. Çünkü burjuvazi direnmeden teslim olmayacak. Direnecek. Hem de vahşice saldırarak. Bunu yapmaya başladı zaten. Dijital teknolojiyi kitle imha silahları üretmek için kullanıyor. Ama bu direniş boşuna. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz!(Yeni Dünya İçin Çağrı dergisinden derlenmiştir)