Bakanlar Kurulu 1 Temmuzda ülkeye turist gelmesini konuşurken, kapılara dair herhangi bir referans vermedi. Bu da belirsizliklerin devam etmesine neden olmaktadır. Maalesef bu dönemde yapılacak en büyük hata belirsizlikleri arttırmaktır.
Oysa ki, Kıbrıs’ın kuzeyine gelen turistlerin önemli bir bölümü güneyden gelmektedir.
Rakamlara bakarsak 2019 yılı turizm istatistiklerine çarpıcı bir tablo ortaya koymaktadır.
Kuzeyi, güneyden ziyaret edenler 2,4 Milyon Kıbrıslı Rum, 2,1 Milyon yabancıdan oluşmaktadır. Başka bir deyişle 4 buçuk milyon ziyaretçi Kıbrıs’ın güneyinden kuzeyini ziyaret etmiştir.
2019 yılında ülkeye hava ve deniz yoluyla giren nüfus ise 1,7 milyona yakındır. Yani kapılardan gelenlerin %37’si kadardır.
Gelenler 1,3 milyon TC vatandaşı; ve 391 Bin diğer ülke vatandaşlarıdır. TC vatandaşlarının içinde öğrenci, işçi de olduğu bilinmektedir.
Şimdi, 1 Temmuz tarihinde turistlerin ülkeye gelebileceği açıklamasının ardından, kapıların işlevini gündeme getirmemiş olmak kafa karıştırıcıdır.
Kuzey Kıbrıs’ta turizm işletmelerinin konaklama opsiyonlarını satabileceği turistlere Larnaka üzerinden ülkeye girerlerse hizmet verip veremeyeceklerini bilmeleri gerekmektedir. Buna göre rezervasyon kabul edebileceklerdir.
kktc’de turizm sektörü DPÖ verilerine göre 2018 yılında, 912.4 milyon Dolarlık bir hacme sahiptir. Bunun Türk lirası karşılığı bugün 6,2 milyar Türk Lirasına denk gelmektedir. Bu temel olarak kuzey Kıbrıs ekonomisinin sürdürebilirliği ile ilgili önemli bir sektör olduğunun en önemli kanıtıdır.
Gelen TC yardımının, turizm sektörünün kayıplarına odaklanmadığı kamu açığına odaklandığı görülmektedir. Hal böyleyken turizm ve turizmden etkilenen sektörlere yönelik belirsizlik memuru sokağa çıkmaktan kurtarabilir ancak derin bir ekonomik darboğazı önlemekten uzaktır. Ayrıca, verilen miktar, sektörün 2018 yılındaki hacmine oranla da karşılayacak kadar yüksek bir miktar değildir.
Bakanlar Kurulu’nun kapılar konusunda aşama kaydetmeyip bir de açıklama yapmamış olması bu sektördeki belirsizlikleri sürdürmektedir.
Bu da hem işgücü boyutunda, hem de genel anlamda piyasada önemli zorluklar yaratacaktır.
Konu iktidar tarafından seçim uğruna aşırı bir şekilde politize edilmiştir. Maalesef hükümet bir tarafta ekonomik krize çözüm bulacağız derken, diğer tarafta kendi kendine bir tuzak yaratmıştır.
Oysa ki açık olan bir şey vardır.
Konuyu ideolojik bir taviz olarak görmek, bu koşullarda kimseye bir şey kazandırmayacağı gibi belirsizlik ilerleyen süreçte yeni batıklara neden olabilir.
Şahsi fikrim, hükümetin geçiş noktaları konusunda belirsizliği ortadan kaldıracak bir yaklaşım benimsemesinden yanadır. Sadece seçim odaklı düşünmek, aklı selim bir biçimde konuyu ele almasına engel olmaktadır.