2017’de bir başka Euro krizi olması neredeyse kesin. Son Euro krizinde dikkatlerin odak noktası Yunanistan’dı; bugün İtalya.
İtalya Yunanistan değil, Euro bölgesindeki üçüncü büyük ekonomi, Avrupa’da Almanya’dan sonra ikinci büyük üretici ulus, Avrupa’nın en büyük borçlusu. En büyük üçüncü İtalya bankası kurtarılamaz biçimde müflis. İtalya’nın bir hükümeti yok ve bir sonraki seçimi kazanması muhtemel kişiler, İtalya’nın Euro’dan çıkmasını ve Euro yerine kendi para birimi liretin getirilmesini istiyorlar.
Bunlar gerçekler.
Maliye Bakanımız (İrlanda) Euro bölgesinde bir sorun olmadığını söyledi. Hangi gezegende yaşıyor gerçekten bilmiyorum.
Yazık ki, AB açısından Yunanistan’la uğraşmak zor bir mesele olduysa eğer, İtalya ekonomik anlamda dev bir Yunanistan.
Parasız kaldığında Yunanistan’a yapıldığı gibi İtalya’ya patronluk taslayamazsınız, onu izole edemezsiniz ve Slovakya, Finlandiya ve – ne ayıp ki – kendi hükümetimizin de istediği gibi, ona çamur atamazsınız. İtalya yaklaşık 60 milyon nüfusu olan bir ülke ve Avrupalılardan her zaman biraz ayrık olan İngilizlerin aksine AB’nin kurucu üyesi ve Martta 60 yaşına girecek olan Roma Anlaşmasının asıl imzacısı.
Mart ayında Marine Le Pen’in Fransa başkanlık seçimlerinde başa güreşmesi muhtemel. Kazanabilir mi? Elbette kazanabilir. Ve kazanırsa Euro biter.
İtalya’dan şimdiden devasa bir sermaye çıkışı var. Bu para çıkışı önümüzdeki aylarda Fransa’yı da içine alacak.
Sorun Euro ve AB kendini kurtarmak istiyorsa Euro’yu terk etmek zorunda kalabilir. Neredeyse herkesin tahmini böyle gibi görünüyor ama politik gerçekler de var: Pazar günü(4 Aralık 2016) kazanan iki ana İtalyan muhalefet partisi, İtalya’nın Euro’dan ayrılmak için referanduma gitmesini istiyor. Dahası Le Pen eğer kazanırsa, daha kazandığı gün Fransa’yı Euro’dan çıkaracağını ve Fransız frangını yeniden dolaşıma sokacağını açıkça ilan etti.
Le Pen şu anda anketlerde yüzde 40 görünüyor. İhtiyacı olan tek şey, Brexit’i, Donald Trump’ı ve İtalya’da hükümetin az bir farkla değil yüzde 60’a 40’la kaybettiği referandumu destekleyen türde bir momentum.
Fransa’da Le Pen’in kazanma şansı İtalya’dan sonra iyice arttı. Sınırları aşıp kıtaları geçen bir politik hareketten söz ediyoruz. Bu, yerleşik düzene karşı demokratik bir başkaldırıdan farksız ve tüm dünyada gerçekleşiyor. Ne zaman bir ülkede bir aykırı tip kazansa, bir sonraki ülkede başka bir aykırı tipin kazanmasının yolunu döşüyor.
Buna karşı biz de bağışık değiliz. Hatta İrlanda’nın felaketin habercisi olduğu söylenebilir. Geçen yıl bu zamanlarda Fine Gael stratejistleri – ve neredeyse geri kalan herkes – toparlanan ekonominin onları iktidara taşımaya yeteceğine güveniyorlardı. Neticede ise Fine Gael 25 koltuk kaybetti. Benzer biçimde İngiltere’de AB’de kalma taraftarları İngilizlerin karanlığa adım atmayacağından ve AB’den ayrılmak için oy kullanmayacağından eminlerdi. Kalma taraftarları ekonominin nasıl iyi gittiğine, işsizliğin ne kadar düşük olduğuna ve muhalefetin ne kadar “kaçık” olduğuna dair Fine Gael tarzı açıklamalar yaptı, seçmen bunu yemedi.
Aynı şey Bay Trump’ta da oldu. Hillary Clinton Amerika’da işlerin aslında iyi olduğunu ve Trump’ın deli olduğunu iddia etti. Ama seçmen Trump’ı destekledi.
Aynı şey İtalya’da oldu ve seçmen sözde aklıselim ve güvenli hükümet yerine bölünmüş muhalefete destek verdi.
Sanırım Fransa’da da aynı şey olacak.
Yani 2017, İngiltere’nin AB’den ayrıldığı, İtalyan bankalarının battığı ve İtalya’nın yeni hükümetinin Euro’dan ayrılmak isteyen insanlar tarafından oluşturulduğu ve muhtemelen Le Pen’in Fransa’da kazandığı yıl olacak.
Euro’daki kriz bakımından merkez üs İtalya olacak, bu yüzden biraz ona odaklanalım. Üç hafta önce bu köşede Roma’dan yazdım ve Hayır’ın kazanmasının olası olduğunu söyledim. Şimdi biraz irtifa kazanalım ve İtalya ile geri kalan güney Avrupa sorununu bir bağlam içinde ele alalım.
İtalya özü itibariyle Yunanistan, İspanya ve Portekiz’le aynı soruna sahip. Bu tanıdık bir hikâye.
Euro bölgesinin güneyindeki insanlar daha varlıklı kuzeyden, ana olarak Almanya’dan mal satın almak için borç aldılar. Bu tür refah, kazanılmış değil borç alınmıştır. Bekledikleri ekonomik büyüme gerçekleşmedi. Bu yüzden geri ödeme sorunu ortaya çıktı.
Kuzeylilerden alınan mallar genelde arabalar ve güzel eşyalar gibi şeylerdi bu yüzden insanlara borç veren bankalar için borca karşı alınacak bir teminat yok.
Dev bir krediyi zarar olarak kayıttan düşmek bankanın iflasına neden olur, bu yüzden vade uzatır ve bir şekilde ödenecek moduna girer. Bankalar vadesi gelen kredileri geri istememeye karar verir ve geri ödeme şartlarını uzatmaya çalışırlar. Ama büyüme buharlaştıkça bu krediler zaman içinde iyileşmek yerine daha da kötüleşir. Ve kriz hissi insanlar arasında çocuk kreşinde yayılan virüs gibi yayılır.
İtalya’da ve Güney Avrupa’nın tamamında olan da budur.
İtalyan bankaları tarafından verilen kredilerin yüzde on sekizi şimdi sorunlu kredi olarak kabul ediliyor ve İtalyan banklarının ekstra bir sermayesi yok.
Tahminlere göre İtalyan bankalarının sırf borç ödeyebilir durumda kalması için bile 40 milyar Euro’ya ihtiyaçları var.
Hükümet yokken İtalyan bankaların bilançolarındaki deliği kapatmak için nasıl para toplanacağına dair bir plan da yok.
Dün(7 Aralık) dünyanın en eski ve İtalya’daki en büyük üçüncü borç veren banka olan Banca Monte dei Paschi di Siena’nın bu hafta sonu hükümet tarafından kurtarılacağı açıklandı.
Bu başlangıç. İtalyan devleti sermayenin ülkeden çıkıp Almanya’ya gidişi için silahı ateşlemiş olabilir.
Hastalık Fransa’ya da yayılacak ve Fransa başkanlık seçimlerine bu arka planla gidecek.
Şu anda bahisler Başkan Le Pen’e ne veriyor?
çeviri: Barış Satılmış/dunyadanceviri.com
http://www.davidmcwilliams.ie/2016/12/08/it-is-almost-certain-that-there-will-be-another-euro-crisis-in-2017