COVID19 krizi, reel sektördeki kapanan işletmelerdeki gelir sorunu derken, kurlarda da yukarı yönlü hareket devam ediyor.
Pound ve Dolar 2018 krizindeki seviyeyi aştı. Euro ise birkaç gün içinde aynı seviyeyi aşacak gibi görünüyor.
TCMB rakamlarına göre brüt döviz rezervi 56 Milyar dolar seviyesinde. (Bu rakam 2019 yılı sonunda 81 Milyar dolardı)
Döviz girişi sağlayan turizm sektörü bu yıl gelir getiremeyecek. Bu nedenle döviz rezervin tek kaynağı ihracat ve yabancı yatırımcılardan gelen gelir üzerinden olacak.
BDDK bunun önlemi olarak sınırlı çıkış amaçlı, hafta başında aldığı swap kararı ile bir düzenleme yapmayı denedi. Ancak pek de işe yaramadı. Türkiye piyasasından birkaç günde çıkan döviz miktarı 511 milyon Dolar oldu.
Bu da piyasalardaki işlemlerin çıkış yönünde olacağını gösteriyor.
Bir de önce TC ulusal basınında, ardından da Doğu Perinçek tarafından dile getirilen “para basma” fikri üzerindeki tartışmalar da kur riskini arttırıyor.
TC’nin Türk Lirasını etkin olarak piyasada kullanması, iç piyasada üretilen veya ithal edilen birçok alım – satım işleminin Türk lirası olarak yapması hane halkının bu baskıyı daha az hissetmesine neden oluyor.
Ancak, kuzey Kıbrıs coğrafyasında durum biraz farklı. Türkiye ile ticaretin, TC’nin ticari düzenlemeleri uyarınca ithalat olarak yapılmasından kaynaklanan dolarla ödemek, ürün tedarikinde kuzey Kıbrıs’ı dezavantajlı konuma sokabilir.
Bunun yanında bir de büyük alımların hala döviz ile yapılması da bir başka sorun.
Bütün bunların ışığında, TC – KKTC arası ticari ilişkiler açısından TL ile işlem yapılmasına dair bir derogasyonun gerçekleşmesi, ürün tedariği için son derece önemli olacak. Hem halihazırda fakirleşen hanehalkının artan fiyatlarla alım gücünün olumsuz etkilenmemesi için de önemli bir fırsat olabilir.
Bir taraftan COVID19 krizi ile hanehalkı bütçesi düşerken, diğer taraftan hane halkı satın alma gücünü arttıracak önlemler son derece gerekli olacak.
İdare, kaynak gelmiyor diye sadece kaynağı beklemekle yetinmemeli. Teknik düzenlemelerin hala daha hayatı ucuzlatabileceğini gerçeğini hesaba katarak, reform önceliklerini belirleyebilmeli.