EL-Sen eylemi başarılı oldu. Grevi takip eden 24 saat boyunca hemen herkes elektrik konusunu konuştu. Eylem, gündem yaratmak için yapıldıysa bu noktadan sonra aklı selim demokratik bir tartışmaya ihtiyacımız olduğu ortaya çıktı.
Konuya dair birçok kişinin yorumlarını okudum. Ağırlıkla, “halkın mağdur” edilmesine bir tepki üzerinden şekillenen tartışmaların genelde ve özelde esas konuyu irdelemekte yetersiz kaldığına inanıyorum.
Bu yüzden maddeler şeklinde ortaya koyacağım bu yazıda, niyetim tartışmalara dair detaylı bir pozisyon ortaya koyarken, anlamlı çıkış yolları da çıkarabilmek.
- El-Sen’e göre söz verilen jeneratörlerin alınmadığından ötürü eylem yapılmaktadır. Hükümet ise yatırım yapılması için çeşitli sebepler koymaktadır.
- El-Sen’e göre yatırımın engellenmesinin esas niyeti kurumun özelleştirilmesine yönelik bir kaygıdır. Hükümete göre ise, kurumun özelleştirilmesi gündemde değildir. Esas olan yapılacak olan yatırımın anlamlı olup olmadığı ile ilgilidir.
- El-Sen’e göre eldeki fizibilite çalışmaları, 5 yıl gibi bir sürede yapılacak yatırımın karşılığını vereceğini gösteriyor. Hükümete göre yapılacak olan yatırım mazota bağımlılığı arttıracağı gibi ekonomik olarak da mantıklı bir hamle olmayacak.
- El-Sen hükümete güvenmiyor, hükümet EL-Sen’e güvenmiyor. Bu yüzden de iktidarda kim olursa olsun sorun kendini yeniden yaratıyor. Bunun sebebi El-Sen’in yönetimi ve etki alanının aslında kullanıcıları barındırmaması, hükümetin ise bu kadar stratejik bir sendika ile asimetrik bir güç ilişkisi içinde bulunmasıdır.
- KIBTEK konusu toplumun tümünü ilgilendiriyor. Üreticiden, tüketiciye, öğrenciden, emekliye herkesin hayatını ilgilendiren bir konuya dair, rakamlarla teknik tartışmalar yapılıyorken, konuya dair hayati noktalar bir türlü vurgulanmıyor.
Tüm bunları yanyana koyup enerji konusunda tam olarak neden böyle bir tartışma içinde olduğumuzu hatırlatmakta yarar var.
Son yıllarda büyümenin motoru turizm ve yüksek öğrenimin yanında ağırlıklı olarak inşaat sektörüdür. Her yeni inşaat elektrik talebinde artışa neden oluyor. Sistem ise inşaat sektörünün büyüdüğü hızda yenilenmiyor, gelişemiyor. Ancak, her inşaatta KIBTEK belli bir ücret kazanıyor. Bu kazanım, yatırıma dönüşmüyor.
Toplanan gelirler çeşitli biçimlerde harcanıyor. Ancak, KIBTEK kendi kaynakları ile, elektrik fiyatlarına dokunmadan jenaratörünü alamıyor. Bu kurumun yönetimine dair soru işaretlerini arttırıyor. Buna dair KIBTEK yönetiminin, açık bir şekilde hesap vermesi ve bunun etrafında bir iletişim kampanyası başlatarak, bunu neden yapamadığını sürekli olarak anlatması gerekiyor. En pahalı elektriği satın alırken, KIBTEK’in yatırım yapamıyor olmasının arkasındaki engelleri herkesin bilmesi ve buna göre pozisyon alması gerekiyor.
Bunun yanında ekonomik veriler ışığında konuya bakalım.
2013- 2018 yılları arasında Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın dağılımına baktığımızda Sanayi faaliyetlerinin alt dalı olan Taşocakçılığı küçülmeye, imalat sanayi ise 2018 yılında ciddi bir daralma yaşasa da, son 6 yılda sürekli bir büyüme kaydetmişti. Bu, aslında sürekli enerji ihtiyacı yarattığı anlamına da gelmektedir.
İnşaat sektörü ise 2013 – 2014 arası daralma dönemini atlatıp, 2015 – 2018 arası ciddi bir büyüme kaydetmektedir. Büyüme hızı ortalama %8 civarındadır ve bu büyüme sürdürebilir olmadığı gibi, güvenli bir büyümeyi de işaret etmemektedir. Buna rağmen, elektrik altyapısına yönelik talebin artmasına neden olmaktadır.
Tüm bunların yanında sürekli enerji ihtiyacı yaratan, nüfus hareketlerini de etkileyen turizm ve yüksek öğrenim gibi sektörlerin de son yıllarda büyümesi doğal olarak daha fazla enerji talebi karşımıza çıkarmaktadır.
Yüksek öğrenim ve turizmin tamamlayıcısı olan lokantacılık gibi hizmetlerin de artması aslında enerji konusunda büyümenin temel ihtiyacının enerji olduğu bu yüzden de, enerji arz güvenliğinin sağlanmasının olmazsa olmaz olduğunu kabul etmek gerekir.
Eğer toplumda yaşayan herkesin bugün yaşadığı refahtan daha iyi bir koşulda yaşamasını istiyorsak, ekonominin sürdürebilir olarak büyümesi gereklidir.
Bu bağlamda, ekonominin geleceği açısından mevcut arz ve talep dengesini bulacak olan bir elektrik üretim faaliyeti son derece önemli olduğu görülmektedir.
Bunun yanında birkaç genel kabulü de paylaşmak gereklidir.
Birincisi enerji üretiminde maliyet kalemi sadece maaş, mazot giderleri olarak görülmemelidir. Bununla birlikte ekolojik maliyetleri de hesaba katılarak konu ele alınmalıdır. Sürdürebilir enerji, sürdürebilir ekonomik büyümeyi sağlayabilir. Ancak çevreye tahribat verilerek gelen ekonomik büyümenin uzun dönemli olması mümkün değildir. Çünkü doğal hayata verilecek tahribatın, ekonomik çekim unsurlarını yok edeceği kabul edilmiş bir gerçektir.
İkincisi ise sistem kapalı bir devre olarak hareket ettiği sürece, maliyetlerinin düşmesi mümkün değildir. Daha fazla güneş enerjisi, daha ucuz enerji diyorsak, daha büyük bir ağa dahil olmamız gerekmektedir. Şu an mümkün olan Kıbrıs cumhuriyeti ile oluşturulan enterkonekte hattın genişletilmesidir. Ancak, ister Yunanistan üzerinden, ister Türkiye üzerinden AVRASYA Hattına bağlanmak zorunluluktur.
30 Kasım tarihinde, 710 milyonluk sözleşme ile AvrAsya Enterkonnekte hattı ihalesi ile ilgili haber şunları söylüyor:
Köfünye – Kıbrıs, Hadera – İsrail ve Girit – Yunanistan arasında 1000MW kapasiteye sahip 1208 kilometrelilk 3 istasyon 710 milyon euroya inşa edilecek. Şu an Teknik, ticari, yasal ve mali değerlendirmeleri yapılan projeler, bağlayıcı niteliktedir. Hedef Avrupa Komisyonu ile de anlaşıldığı gibi 2023 Aralık ayına kadar bu inşaatların tamamlanması, böylelikle tek izole hatta sahipAB üyesi olan Kıbrıs’ın da sınır ötesi bir elektrik hattına dahil olmasıdır. Yapılacak projenin birinci etabı toplamda 2,5 milyar euro maliyete sahip olacak.
Aslında, bu noktada ortaya çok önemli bir nokta çıkıyor. Eğer Kıbrıs, Avrasya hattına bağlanacaksa ve bu 2023 yılına kadar yapılacaksa, ayrı bir elektrik şebekesini Kıbrıs’ın kuzeyine çekmek akıllıca değildir. Önemli olan Köfünyeye gelen istasyondan adanın kuzeyinin de eş değerde aktör olarak dahil olabileceği bir modelin yaratılmasıdır. Bunun dışında yapılacak diğer yatırımlar boşa maliyettir. Kaynak israfıdır.
Bu ağa bağlanarak, enerji arzına dair sorunlar çözülürken, fiyatı 28 milyon euro ile 40 milyon euro arasında olduğu söylenen jeneratör maliyetini de aradan çıkarmak mümkün olabilir. Bu açıdan, mevcut kapasitenin bugün ihtiyaçlarının belirlenmesi ve uzun dönemli planın içine, kısa dönemli hareketlerin nasıl eklenebileceğine karar verilmelidir.
Önümüzde 3 senaryo bulunuyor:
- Dizel jeneratörlerle enerji üretimine devam etmek
- Doğal gaz hattı ile enerji üretmek
- LNG ithal edilerek üretm yapılması (bunun için gerekli LNG taşıyıcı, ikmal, depo, gazlaştırma ve dağıtım hatlarının da yapılması gereklidir)
Bu 3 senaryonun da olası etkileri şu şekilde sıralanabilir
- Dizel ile devam edilirse, yatırım maliyetleri çok fazla olmaz ancak uzun dönemde karlı olmayan ve çevreye büyük zarar verilen bir üretim seçilmiş olur
- Gaz en iyi çözüm olsa da, bunun için enerji hatlarının oluşturulması gerekir. Bu da çok esnek bir çözüm sunmaz
- LNG çözümü, gaz senaryosundan daha maliyetli olabilir ama hem çevre dostu olması hem de sermaye yatırımı ihtiyacı daha esnek olması için, uzun dönemde bir çözüm oluşturabilir.
Ancak enerji yatırımı yarın yapılması gerekiyor mu ?
Ancak bu çözümlerin ötesinde temel ilkelerin belirlenmesi daha önemlidir. Bunların başında aşağıdaki unsurlar yer almaktadır:
- Yenilenebilir enerjinin sisteme daha fazla dahil olması sağlanmalıdır.
- Dizel ile elektrik üretiminden doğal gaz ile üretime geçilmelidir.
- Kıbrıs Cumhuriyeti ile olan enterkonnekte hattın daha etkin kullanılmasına yönelik planlar yapılmalıdır
Bütün bunların ışığında 2023 Aralığında yapılacak enterkonekte projesi etrafında enerji ve elektrik konusunu ele almak ve bu boyutta maliyetlerle ilgili tartışmalara girmek daha sağlıklı olacaktır.
Aksi halde, sonuç üretmeyen tartışmalar ile çözümler yerine sorunlara odaklanarak toplumsal aktörlerin sürdürebilir bir büyüme kuramadığı bir sonuç ile karşı karşıya kalacağız. İnancım, bu adayı yurt bilen hiçkimse, böyle bir sonuçta sorumluluk sahibi olmak istemediğidir.
Bu bağlamda, özellikle güneydeki enerji hareketliliğine uygun düşecek açılımları barındıran yol haritaları ile ortaklık zemini yürütmek gerekmektedir. Bu özellikle yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de belirleyici bir konu olarak ele alınması gerekmektedir.
Bunun yanında enerji konusunda kuzeydeki ahalinin, ezberlerin dışına çıkan, bilinçli ve bilimsel adımların etrafında kararlar üretmesine olanak sağlayan, diyalog kanallarının oluşturulması son derece önemli olacaktır.