Kıbrıs’ın kuzeyinde artan şiddet ve suç olaylarına karşılık olarak hükümet yetkililileri ve pek çok toplumsal kesim güvenlik ve polis denetimlerinin arttırılması, sıklaştırılması yönünde karşılık vermekte.
Polis denetimlerinin artık her gün günde iki kez gerçekleştireceğini geçen hafta öğrendik. Buna göre PGM “Suçla Operasyonel Mücadele Çalışmaları” başlatma kararı aldı. Bu kapsamda PGM, 17 Haziran-15 Eylül tarihlerinde Lefkoşa, Girne, Mağusa, İskele ve Güzelyurt’ta her gün gece ve gündüz operasyonlar yapacak.
Yani Eylül ayına kadar sokaklarda ve kamusal alanlarda üniformalı ve silahlı polisler ‘asayiş’ sağlayacak. Bu uygulamalar kamusal alanlarda özellikle de insanların özgürce vakit geçirdiği bölgelerde gerginliği ve huzursuzluğu başka bir boyutta arttıracaktır.
Bu pek çok açıdan gerginlik yaratıcı, huzur bozucu ve toplumun militarize edilmesi yönünde korkutucu bir adımdır.
Yaşanan adli olaylar, suç ve şiddet vakalarına dair sosyal ve yapısal adımlar atılmadığı sürece bu tür polisiye ve militarize adımlar Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapının gittikçe bir polis devletine dönüşmesine katkı koyacak. Öte yandan MOBESE ve çeşitli denetim-gözetim teknolojilerinin de hızla kurulumunun yapılaması bu yönde korkutucu bir başka adımdır. Anlaşılan o ki, egemen elitler yaşanan olaylar üzerinden yeni bir güvenlik rejimi inşaa etmekteler.
Bu anlamda temel bir kaç noktayı vurgulamakta fayda var:
- Temel sorunlardan biri olan Polis kurumunun sivile bağlanmadığı sürece sivil otoriteler bu kuruma söz geçiremeyecektir. Harmancı’nın yaptığı açıklama çok net göstermektedir ki, sivil otoriteler polise söz geçirememekte, polis teşkilatını kontrol edememektedir. Bu bize buradaki sorunlardan birinin de yapısal olduğunu, yani polisin sivile bağlanamama sorunu olduğunu göstermektedir.
- Ülkedeki kimlik ile giriş çıkışlara son verilmeli. Bu yönde ciddi bir denetim mekanizması geliştirilemeli.
- Bugün kendi haline bırakılmış, yoksul ve güvencesiz kesimler, özellikle de gençler için sosyal, ekonomik ve kültürel politikalar geliştirilmedir. Suçun önlenmesini MOBESE, silahlı polisler ve kamusal alanların militerize edilmesi gibi polis devletini andıran uygulamalarla değil, sosyal ve kültürel politikaları hayata geçirerek, toplumdaki kırılgan kesimler için güvence ortamı yaratarak yerine getirebiliriz.
Son dönemde yaşananlar hem toplum içinde huzursuzluğu ve ayrışmaları perçinlerken diğer yandan da Kuzey’deki yapıya dair gerçekleri inkar etme üzerine kurulu bir siyasal anlayışın geliştiğini göstermekte. Belli başlı yapısal meseleleri tartışmadan ve toplumsallık yararına sosyal-kültürel-ekonomik politikaları hayata geçirmeden suçu önlemeye dair atılacak tüm adımlar karanlık bir polis devletine yönelik adımlar olacaktır.