İkinci dünya savaşının ardına…
Batı felsefesi, yıkılan kentlerle, anlam yıkımına da uğramıştı…
Toprağın üzerinde yükselen yapıların, bombalarla çökertilmesi…
Aydınları, büyük bir anlamsızlığın içine sürükledi…
20.yy az önce geride kaldı…
21.yy başlamıştı…
Toprağın üzerinde her geçen gün artan yapılar yükseliyordu…
Kentler, inşa süreci içerisindeydi…
İnsanlık, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar fazla, inşa çalışmalarına hız vermişti…
Bununla birlikte, insanın tekrardan, yeni bir inşa süreci başladı…
O sürecin içinden geçiyoruz şimdi…
Burada çok kritik bir nokta var…
İnşa devam ederken, inşa ettikçe…
Her şey yıkıma uğruyor, yer yüzene anlamsızlık egemen oluyor…
Yapılan her şey anlamsız, başka değişle, boş geliyor…
Şimdiki anlam yıkımıyla, ikinci dünya savaşında yaşanan anlam yıkımı arasındaki farklardan biri…
İnşanın kendisiydi…
* * *
Geçen hafta Gazedda Kıbrıs internet sitesinin yayınladığı podcastla…
Sosyal Medya’da Lefkoşa mı Lefkoşe mi, tartışmaları yaşandı…
Toplumun büyük bir çoğunluğu, Lefkoşa’ya Lefkoşe denmesinden rahatsızlık duyuyordu…
Yayınlanan podcastı dinlemeden insanlar tepkilerini ortaya koydu…
Buradan yola çıkarak birçok şeyi tartışabiliriz…
* * *
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, adanın kuzeyindeki birçok yerleşim yerinin ismini değiştirmişti…
TC bunu Türkiye’nin doğusunda da yapmıştı…
Dersim’e Tunceli deniliyordu…
Amed’e Diyarbakır…
Devlet Bahçeli hafta başı Kılıçdaroğlu ile ilgili yaptığı açıklamada…
Maçoğlu’nu hedef gösterdi…
Ardından Tunceli’nin Dersim olmadığını ifade etti…
Kentler ve kentlerin isimleri halkları temsil ederken…
Oradaki kültürü ve siyasi mücadeleyi de imliyor aslında…
* * *
TC, KKTC devletine para vermediği için basında her gün koalisyonun çökeceği…
UBP ve HP’nin Türkiye’de iktidar güçleriyle gizli bir görüşme yaptığı iddia ediliyor…
TC’nin para vermediği bir koalisyon ya da hükümet ayakta kalmıyor zaten…
Yıkılıyor…
Bu tartışmaların kendisi bile utanç verici…
TC ile mali protokolü imzalamak, imzalanmadığı zaman nedenlerini sorgulamak…
Utanılması gereken bir durum…
Utanan kaç kişi var?
Herkes ama herkes Lefkoşa’ya Lefkoşe denmesinden rahatsız…
Lefkoşa’nın Amed gibi politik bir anlamı var mı?
Lefkoşalıların, Amedliler gibi sokaktaki politik direnişinden bahsedebilir miyiz?
Kürt toplumu bütün her şeye rağmen Kürdistan’da devletsiz toplum pratiğini deniyor…
Burada devletin dışında tartışma alanları yaratmak bile mümkün değil…
* * *
Lefkoşa’ya Lefkoşe denmemesindeki direnç…
Tamamen geçmişe olan özleme dayanıyor…
Buradaki geçmiş özlemi idealleştiriliyor…
Kıbrıslıtürkleri ayakta tutan tek şey ve sahip oldukları tek şey aynı zamanda…
Geçmişin idealleştirilmiş hali…
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönülmek istenmesinin ya da federal bir çözüm istencinin de tek sebebi o…
Histerik kişilik bozukluğu içinde olan bir toplumun parçasıyız…
İlgi çekeceğimiz, varlığımızı kuracağımız tek şey kalmış; geçmişteki ne olduğu ifade edilemeyen yaşam biçimimiz…
Buna saplanıp kalmışız…
Bunu hastalık haline getirmişiz…
Bu hastalığı ortadan kaldırabilecek tek bir şey var…
Kurtuluş mücadelesi…
Toplumun içinden çıkacak bir özgürleşme arzusu ve pratiği bütün travmaları altüst edecek…
TC’nin buradaki hegemonyasına karşı bir başkaldırı…
KKTC’nin yıkımı ve devletsiz toplum pratiği…
* * *
Kıbrıs’ta yazılan şiiri aramızda kaç kişi okuyor?
Romanlardan, öykülerden haberdar mıyız?
Kıbrıs’ta üretilen müziği kaç kişi dinlemek istiyor?
Sokakta birini çevirsek karikatürcülerimizden kaçını sayabilir?
Bir ülkenin ontolojik farkındalığı, halk oyunlarıyla, lefkara işiyle, hellimiyle, şeftali kebabıyla yaratılamaz…
Bilime, felsefeye, sanata sarılmalıyız…
Lefkoşa’ya Lefkoşa demeye devam edebilirsiniz…
Lefkoşa’nın artık Lefkoşe olduğunu, buradaki asimilasyon sürecinin her anlamda tamamlandığını kabul etmeyebilirsiniz…
Bunların hiçbiri rejimin tahakkümünü ortadan kaldırmaz…
* * *
Dünyada olduğu gibi adanın kuzeyinde de bir inşa süreci var…
Toprağın üzerinden her gün bir şeyler yükseliyor…
Bir yerde bir şeyler yükselirken, diğer tarafta anlam yıkılıyor…
Tartışılması gereken tek şey var belki…
Bugün Kürdistan’da denenmeye çalışılan pratik…
Devletsiz topluma ve özgür insana 21.yy’da nasıl ulaşabiliriz?
Bu yazı ilk olarak Afrika gazetesinde yayınlandı
Söz konusu programı dinlemek için:
https://www.spreaker.com/user/gazeddapod/lefkosede