Editör notu: Bu yazı ilk olarak www.tabella.org sitesinde yayınlanmıştır. Bu yazıyı Tabella’nın hem yayın kurulu hem de yazarından izin alarak yayınlıyoruz.
“Hepsi anarşist bunların. Yıkıp dökmek, terör estirmek için buradalar.”
Birini kötülemek için ne kadar da güzel bir cümle değil mi?
Anarşistsin. O zaman kötüsün ya da şiddet yanlısısın. Yağma ve talandan başka bir şey bilmiyorsun.
Zaman zaman savunduğum görüşler ile çelişsem de -insanlar çeliştikleri için insandırlar, aksi hâlde statik, düz varlıklar olurduk- kendimi anarşist olarak tanımlarım. Bunu söylediğim zaman insanlardan şaşırtıcı tepkiler alırım, fakat bu görüşümü ortaya koymamam için bir sebep değil tabii ki.
Anarşist tabirinin birini kötülemek manasında kullanıldığını söyledim. Sonra da anarşist olduğumu belirttim. Bu beni sizce kötü bir insan mı yapar? Ya da daha detaylı olarak yağmacı, terör estiren bir insan mı yapar?
Cevabı hayır. Çünkü anarşizm bu değildir; anarşizmin temeli bambaşkadır.
Anarşizm, en basit tabirle otorite karşıtlığıdır. İnsan özgürlüğünün kısıtlanmasına karşı olmaları nedeniyle anarşistler, her türlü otoriteye karşı davranırlar. Buradaki özgürlük elbette herkesin vahşice yaşadığı, güvensizliğin hâkim olduğu bir ortamı anlatmaz. Aksine, insanların özgür bireyler olarak birbirleriyle gönüllü iş birliği ve dayanışma içerisinde yaşadıkları bir ortamı tasvir eder.
Anarşist toplumda kuralsızlık var demek doğru değildir; kurallar vardır fakat bu kuralları da yine o topluluğun üyeleri kendi aralarında tartışarak, kafa kafaya vererek, dayanışma içerisinde koyarlar. Kurallar kaldırılmak istendiği zaman ise yine bireylerin ortak çabası sonucunda bu kurallar kaldırılır. Anarşist bir toplumda her karara bireylerin görüşleri dikkate alınarak, ince elenip sık dokunarak ulaşılır ve zamanı geldiğinde bu kararlar değişir. Toplumu işleten mekanizmada toplumu oluşturan başka biri veya yapı yoktur. Ne dinî otorite ne devlet otoritesi ne de askerî otorite vardır; var olan sadece özgür ve dayanışma hâlindeki insanlardır.
Anarşizmin bir diğer radikal ucu ise, mülkiyetin tüm insanlara ait olduğunu savunmasıdır. Anarşist bir toplumda başkasının kullanımına kapalı mülkiyetiniz olamaz. Zira, anarşistler herkesin her kaynağa eşit erişimi, herkesten yeteneğine göre alıp herkese ihtiyacına göre dağıtmayı savunur. Birinin şahsi kontrolüne aldığı kaynak, toplumun diğer bireylerini ona ulaşmaktan mahrum bırakarak, toplum içerisinde hiyerarşilerin ve dolayısıyla da otoritenin oluşuma sebebiyet verir. Herkese açık ve herkesin kararına bağlı bir toplumda mülkiyet herkesindir.
Anarşistler, ekolojik olarak da belli pozisyonlara sahiptirler. Ayrışmalar olsa da doğanın korunması, hayvan hakları ve ekolojik denge içerisinde yaşamak; anarşist bir toplumun mihenk taşıdır. Özgürlüğün, diğer canlıların da paylaştığı bir dünyada elbette ekolojik olarak da bir sınırı vardır. Bu yüzden, ekolojik uyum çok önemlidir.
Özgürlüğün, mülksüzlüğün ve doğa ile dengenin hâkim olduğu; yetenekten alıp ihtiyaca göre dağıtımdan, karar alma mekanizmalarına kadar her şeyde doğrudan o bölgenin insanlarının karar verdiği bir dünya. Ütopya gibi duyuluyor değil mi? Bana öyle denmişti:
“Ütopyadır gardaş bu, işlemez. Hem insan doğası bencildir, öyle toplum olmaz.”
İnsanın değişmez bir doğaya sahip olduğuna dair bir inancım yoktur; biyolojik olarak onu hayvan yapan belli özellikleri olması onun böyle bir toplum yaratabilme potansiyeli olmadığı anlamına gelmez. Zaten insanı hayvandan ayıran özellikler olmasaydı, günümüz toplumları da yaratılamazdı.
Ütopya konusuna ise; evet, anarşist bir toplum günümüz dünyası için “ütopya” denebilecek kadar uzak bir noktadadır. Lakin bu, anarşist olmanın, o görüşe inanmanın, öyle bir dünyanın mümkün olabileceği yönünde tavır takınmanın imkânsız olduğu anlamını taşımaz. Elbette ki, anarşizm günümüz şartlarına uzak bir görüş olabilir ancak; 1936’da Katalonya’da, 1918’de Ukrayna’da küçük ölçekte denenmiş anarşist toplumlar, bunun ulaşılamayacak bir hedef olmadığını göstermektedirler.
Aynı zamanda “Bir anarşist, sırf uzak gördüğü için kendini o noktaya taşıyacak mücadelelerde yer almayacak ve bu doğrultuda çalışmayacaktır.” şeklinde düşünmek de doğru değildir. Anarşist, hedefinin farkında olup, o doğrultuya yaklaşabilecek her ilerici mücadeleyi destekleyebilir; yeter ki o dünyayı kurabilecek değişimler vadetsin.
Siz ne dersiniz? Ütopyaları anımsatan bir fikir olduğu için bırakalım mı? Başka bahara mı erteleyelim?
Unutmayın; haftalık sekiz saatlik çalışma, hafta sonu tatilleri, kadın hakları, LGBT+ hakları gibi haklar mücadele edilmeden elde edilmedi. Bunlara yönelik adımlar atılmadan bu haklar elde edilmedi.
Unutmayın; anarşizm, bireyin özgürlüğünü en üst noktada tutan bir görüştür. Bireyin kararlarına ve onun yaratacaklarına önem gösterir. Birey dışında anarşizmde hiçbir şey yoktur.
Anarşizm, siz varsanız vardır. Siz yoksanız, anarşizm de yoktur.
Hayal kurmayı bırakmayın.
https://tabella.org/2019/03/11/anarsizm/?fbclid=IwAR22EPrfQwEDqlaFjFpqg09NNfwxOzHilA8w5JuJ0kiiNBfp9mV1Enmhrv8