Adamız son yüzyılda çalkantılı günlerden geçmiştir. Yüzyıllar boyunca birbirleriyle kaynaşmış şekilde yaşayan, çeşitli kültür ve medeniyetlere ait Kıbrıs halkı, etnik temelde başlayan ayrılığın sonunda coğrafi olarak da ayrı düşmüşlerdir.
Yaşanan çatışmaları takip eden yıllarda, bir şekilde uzlaşılmayan görüşmelerin ardından yaşanan darbe ve dış müdahaleyle bu ayrılık derinleşip bugünlere kadar gelmiştir. Bunun üstesinden gelecek ve bu ayrılığı sona erdirecek zeminler zaman zaman ortaya çıksa da toplumların liderleri adayı birleştirecek iradeyi gösterememişlerd
Toplumların ayrılık nedenlerine bakacak olursak bunun tek boyutu yoktur. Siyaset, bu ayrılıkta en büyük rolü oynasa da tek etken ya da suçlu değildir.
Bunu aşacak ve siyasi liderlerinin önüne geçecek halk da yıllar boyunca isteksiz ve çekingen durmuştur. Yıllardır adadaki ayrılık için dış güçleri suçlayan, siyasi liderlikleri hedef gösteren insanlarımız, son dönemde bu ayrılığın sona ermesi için yaşadıkları yerlerde ortak çalışmalar yürütmektedir. Bu ortak hareketlerin zemin bulduğu kentlerimizden en önemlisi Mağusa’dır.
***
Mağusa kentinin tarihi ve ekonomik geçmişi bu zeminin oluşmasında en büyük etkenlerin başında gelmektedir. Kent geçen yıl 2300. yaşını kutlamıştır. Bu geçmiş tarihinine bakacak olursak, gerek Akdeniz bölgesini gerekse tüm dünyayı etkileyen uygarlıklar sadece adada değil özellikle Mağusa’da da iz bırakmışlardır.
Kentteki ilk yerleşim Enkomi bölgesinde olmuştur. Adanın kendini özgü bir dili ve yazısı olduğuna dair bulgulara 1950’li yılların başında bu bölgede yapılan arkeolojik kazılarda rastlanmıştır. Eteokıbrıs dilinin yani Kıbrısa özgü bu dilin tabletleri şimdi Fransa’da bir müzede sergilenmektedir
Daha sonra Salamis kenti Mağusa bölgesinde gelişip, adaya uzun yıllar başkentlik yaparken Persler, Yunanlar, Romalılar, Bizanslılar buradaki medeniyetin gelişmesine katkı koymuşlardır.
Bu arada Mısırdaki Ptolemaios Hanedanlığı şimdiki Mağusa Suriçi kentinin olduğu bölgede yerleşmişlerdir.
Ardından Salamis’te depremler ve Arap (İslam) akınları nedeniyle ayrılan Bizanslılar şimdiki Mağusa Suriçi bölgesine gelmiştir. Bunu Templer Şövelyeleri, Lüzinyanlar, Cenevizliler, Venedikliler, Osmanlılar ve İngilizler takip etmiştir. Lüzinyan döneminde kent, güvenlik için surlarla çevrilmiş, daha sonra da Venedikliler tarafından surlar, Ortaçağın’ın en güçlü savunma sistemi olacak şekilde güçlendirilmişti
Kentten gelip geçenler içinde Ermeniler, Süryaniler, Karmelitler, Nasturiler ve diğerleri de Mağusa’da iz bırakmışlardır.
Bu gelip geçen medeniyetler bugün bölgede toplumların kaynaşmasındaki tarihsel nedenlerin başında gelmektedir. Buradan gelip geçenler diye bahsedilen medeniyetler aslında geriye hep izlerini bırakmışlardır. Bu izler, genetiğinden medeniyetine kadar bizleri etkileyen unsurlar olup, bugün biraraya gelmemizde yani toplumların ortak hareket etmesinde rol oynamışlardır.
Kısacası çokkültürlülük da diyebileceğimiz bu olgu binlerce yıldan bugüne bizim en büyük zenginliğimizdir
İşte bu medeniyetlerden geriye kalan kültürel mirasımıza bugün ortak olarak beraber sahip çıkıyoruz. Sadece ibadet yerlerini değil kültürel yapılarımızın ayağa kalkışından beraberce gururlanıyoruz. Teknik Komite’in başını çektiği en büyük restorasyon projelerini, hiçbir etnik ayrılık düşünmeden beraberce planlayıp hayata geçiriyoruz.
Sivil toplumun bölgede etnisite temelinden sıyrılıp kentin ve adanın çıkarları için ortak kent hareketinin yaratılmasında, kentin tarihindeki çokkültürlülük de katkı koymuştur. Bu hareket yıllar sonra siyasilerin arkasına sığınmadan, hatta onların de önüne geçerek barış ve işbirliği zemini yaratmıştır Mağusa’da…
Barış ve işbirliğine zemin yaratan ortak kent hareketinin bir diğer sebebi yüzyıllar boyunca Mağusa’nın ekonomik alandaki ortak geçmişidir. Gerek limanın geliştirilip Doğu Akdenizin bir dönem en önemli limanı olmasında, gerekse Maraş kentinin adeta doğup gelişip yine Doğu Akdenizin önemli bir turizm merkezi durumuna gelmesinde neden, yıllar önce de bölge halkının etnisiteyi -herşeye rağmen- önemsemeden kentlilik bilinciyle hareket etmeleri olmuştu. Mağusa Limanı ve Maraş, adanın ve kentin coğrafi ayrılık öncesinde bölgenin ekonomide lokomotifiydi… O günlerdeki bu ekonomik ortak yapı Mağusa’yı her zaman büyük çatışmalardan uzak tutmuş ve şimdilerde de toplumların kaynaşmasında öncü hale getirmiştir.
İşte bu kent örneğinden yola çıkarak liderlerin önüne geçmek ve tekrardan bizi birarada tutan bağları sağlamlaştırmak ve geliştirmek bizim elimizdedir. Bu kentteki yakınlaşma -eğer engellenmezse- gelecekte tüm adadaki her türlü ayrılığın sona ermesinde öncü rol oynayabilecek güce ve etkiye sahiptir.