Ne yazılabilir daha fazla. Bir sürü öfkenin düğüm düğüm olduğu, sözümüzün koca koca duvarlara vurup vurup döndüğü bir zamanda ne yazılabilir?
Arkadaşımız, dostumuz 10 gün sonra 20 gün boyunca hapis yatacak.
Vicdanının sesini dinlediği için, öldürmeyi öğrenmek istemediği, barışı arzuladığı için…
Karanlık, kapkaranlık bir buluta çarpıyor Halil’in gülümseyişi.
Murat’ın, Haluk’un ve iki yıldan fazla bir süredir vicdani reddinden dolayı kuzeye geçemeyen Nuri’nin çarptığı gibi.
Evet biliyoruz, kara bulutları dağıtacağız. Dün askeri mahkeme önünde toplanan ve çoğunluğu gençlerden oluşan yüzden fazla kişi bunun mesajını verdi. Bu mesele burada bitmeyecek, çok net.
Çünkü vicdanlarımızın pırıltısını, yüreklerimizin saflığını ve bu ülkeye duyduğumuz sevgiyi hiçbir güç köreltemeyecek.
*
Karapaşaoğlu 20 gün hapis yatacak.
Halil, Halilliğinden bir şey kaybetmeyecek. Koca bir ömürde 20 gününü alacaklar sadece. Onurunu, vicdanın, düşlerini ve hayallerini; gülümsemesini ve öfkesini alamayacaklar ama. 20 gün Halil’in bedenini kapatacaklar, tutsak edecekler. Murat’ın da Haluk’un da bedenini hapsettikleri gibi. Ama her defasında vicdani ret mücadelesi yeni ve daha güçlü dalgalarla geri gelmeye başladı. Yeni bedenlerde vücut bularak, yeni vicdanlarda yer ederek. Ne vicdanımızı ne de düşlerimizi hapsedebilirler.
*
Peki ya hükümete ne demeli?
Evet geç kaldılar. Ama daha vahimi şu ana kadar takınılan resmi tavır bir çeşit ‘geçiştirme’ veya ‘erteleme’ tavrı. Ucu açık açıklamalar dışında net ve tatmin edici bir adım yok. Dünkü mahkeme kararı da doğrudan hükümeti bağlayan bir karardı. Bu yaşananların sorumlusu ki diye ararsanız, bakacağımız yer hükümettir. Bu öyle bir meseledir ki hükümeti oluşturan partilerin vekilleri veya temsilcileri sosyal medyadan ‘bu bir kara sayfadır” açıklaması yaparak da kendilerini kurtaramazlar. Defalarca talep edilmesine rağmen Karapaşaoğlu’na 15 dakikalık bir randevu bile vermeyen Tufan Erhürman ve partisinin samimiyeti tabiî ki sorgulanır! Bu kara sayfaya ve utanca hükümeti oluşturan her parti ve her birey dahildir.
*
Nuri Sılay yazdı, “elbet bir gün” diye. Elbet bir gün bu mücadelelerin ve bedellerin karşılığını göreceğiz. Hayatta bir duruşa bile sahip olamayıp hızla buharlaşıp yok olanlar olduğu gibi dirayetle ve sabırla iktidar mekanizmalarını kazıyanlar da var. Eğilip bükülmeden, küçük bir vicdan meselesinin peşinden düşlerimizin izini sürmeye devam edeceğiz.