Kiminin cehennemi, kiminin cenneti… Kriz zamanlarındayız. TL’nin sert değer kaybı alım gücümüzü vurdu. Gün geçtikçe fakirleşiyoruz. Zamlara bile zam geliyor artık. Adamızın kuzeyini de vuran bu ekonomik krizin oluşumuna bir etkimiz yok. Çünkü adamızın kuzeyindeki ekonomik yapıyla ilgili söz hakkımız yok. Adanın kuzeyindeki diğer hiçbir şeyde söz hakkımızın olmaması gibi. Aslında söz hakkımız yok değil hep vardı ama biz bu hakkı kullanmayı reddetdik. Söz hakkımızı TC’ye devrettik. O gün bu gündür da belimizi doğruldamadık.
Kriz zamanlarındayız dediysek, öyle herkez için kriz sanılmasın. Kriz her zamanki gibi işçinin, emekçinin, orta gelirlinin yani maaşla yaşayanların krizi. Sermayenin ise fırsatı. Kiminin cehennemi, kiminin cenneti. Marketler örneğin… Marketlerden aldığımız ürünlere akıl almaz zamlar yapıldı kriz bahane edilerek. Evet TL’nin değer kaybı karşısında, üretim değil de ithalat yapılan bir yerde fiyatların artacağını tahmin etmek zor değil. Ama bu fahiş artışlar, krizi bahane ederek karlarına kar katmak isteyen sermayedarların alçaklığından başka bir şey değil.
Bu durum krizden etkilenen maaşlılar için büyük bir sorun. Peki insanlar şartlar böyleyken ne yaptı? Askeri kantinlerden alışverişe başladı. Normal bir zamanda olsak, askeri kantinler neden var, adamızda neden bu kadar çok asker var, asker ticaret yapar mı, Girne’nin ortasında askerin ne işi var, askerin lokanta işletmekten başka işi yok mu, ellere var da bize yok mu gibi sorular sorar ve cevaplar arardım. Ama malum, kriz zamanı… Ayın sonunu getiremeyen, hayatının neresinden kesinti yapıp da hayatta kalabileceğini bulmaya çalışan, çocuğunun eğitim ihtiyaçlarından dolayı uyukusu kaçan, hobilerini terk etmek zorunda kalan insanların durumunu anlamak hiç zor değil. Bu kriz bir hayatta kalma durumuna dönüşüyor ve dozu giderek artıyor. Duracak gibi de değil.
Yakın zamanda öğrendik ki, sivil halkın askeri kantinlere girmesi yasaklanmış. Belli ki sermaye ve ordu anlaşmış. Halk mı? Canı cehenneme! Kiminin cehennemi, kiminin cenneti… Yazının devamında devlet halkın alım gücünü korumak için harekete geçmeli, marketlerin kar marjına sınırlamalar getirilmeli, etkin denetimler yapılmalı, uymayanlara caydırıcı cezalar verilmeli gibisinden şeylerle devam etmek isterdim tabi ama herşeyi devletten beklememek gerek. Hele bu devletten (sözde/iddia) halk düşmanı kararlar dışında hiç birşey beklememek gerek!
Ben kooperatif bakkalı olan küçük bir köyde büyüdüm. Bakkal da köy gibi küçüktü. Bir göz odanın içindeydi her şey. Bir da o odanın karşısında daha da küçük bir odanın içinde dururdu tüpgazlar. Küçüktü bakkalımız ama içinde de ihtiyaç olan çoğu şeyi bulabilirdiniz. Temel gıda malzemeleri, temizlik malzemeleri, köylülerin günlük yaptığı ekmekler, hellimliler, zeytinliler, yemişler, hatta oyuncak bile vardı. Köylüler kurmuştu bu kooperatifi, ortaklaşa, dayanışarak. 4-5 yılda bir değişirdi kooperatif bakkalını çalıştıran kişi. Her zaman köyden biri olurdu. Çalıştıran dediysem kendi adına değil, maaşını alırdı çalıştıran, karı yine kooperatife kalırdı. 3 yılda bir yönetim kurulu toplanırdı. Arada bir de kar dağıtımı yapılırdı köylülere. Kar dağıtımı zaman zaman para ile yapılsa da çoğu zaman makarnaydı, pirinçti, bulgurdu dağıtılan.
Bakkallar eskide kaldı, şehirlerde olmaz demeyin. Belça’yı hatırlayın. 3 sendika ve belediyenin ortaklığında kurulmuş bir kooperatif. Yıllarca hizmet verdi şehirlerde. Sonra yanlış uygulamalar sonucu özelleşti, kooperatiflikten çıktı ama böyle bir şeyin şehirlerde de yapılabileceğini bizlere gösterdi. Şimdi böyle bir kooperatif kurmanın tam zamanı değil mi? Serbest piyasa vahşeti ve hükümet edenlerin ve edecek olanların kayıtsızlığı yeteri kadar emeğimizi sömürmedi mi? Böyle bir kooperatifin şehirlerde faaliyete geçtiğini düşünün. Kar payı düşük, halk dostu bir satış politikası izlediğini hayal edin. O zaman dev supermarketlerdeki akbabalar fiyatlara böyle fahiş zamlar yapabilirler miydi? Böyle bir kooperatif, piyasanın dengeleyicisi olacağından, tüm marketlerdeki fiyatlar olması gereken seviyelere inecektir.
Sendikalar, demokratik kitle örgütleri, üretim kooperatifleri… Ma ne beklersiniz?