En az bir aydır, ha başladı ha başlayacak dediğimiz savaş başladı. Kuvvet politikalarına dayalı Rus yayılmacılığı, bir devletin toprak bütünlüğünü hedef alırken, kişisel beklentim; önümüzdeki günlerde Ukrayna’ya kukla bir rejim yerleştirip, ülkedeki Rus karşıtlarına yönelik operasyonlarla dönüşeceği, böylelikle, Ukrayna halkına yöneltilen şiddetin “batı yanlısı nazi yandaşlarına” yönelik bir operasyon algısı ile devam edeceği yönündedir.
Minsk anlaşmasının ortadan kalkmasıyla, Putin’in iktidar arzuları, kukla devletler üzerinden kılıfına uydurulmaya çalışılan işgal meşrulaştırılmaya çalışılacak. Belki de bu anomali Kıbrıs’ta olduğu gibi onlarca yıl sürecek.
Özelde Ukrayna ama genelde Batı için ağır bir fatura çıkarken, Türkiye’nin bu savaştan en çok etkilenen bölgelerin başında gelmesi ise kaygılanmamız için birçok sebebin olduğunu gösteriyor.
Savaş adım adım yaklaşırken, Kıbrıs’ın kuzeyi de; Rusya ve Ukraynaya derinden bağımlı. Özellikle tarım ve hayvancılık, inşaat ve turizm sektörleri yeni bir kriz ile karşı karşıya…
Bu süreç yaşanırken, hiçbir hazırlığı olmayan Kıbrıs’ın kuzeyinde siyasi partilerin dünyadan izoleymişçesine gündemlerinde oluşacak en basit konulara, mesela tahıl ürünlerine erişime dair alternatiflere dönük bir yol haritasını yada ihtimallere dair senaryoları ise ben henüz duymadım.
Nihayetinde ne olacak bilmiyoruz.
Ancak, tarihin savaşlara dair bizlere öğrettiği tek bir şey var: zaman geçtikçe insan hayatlarına dair kayıplar istatistiki detaylara dönüşürken; savaşların kaybedenleri kadınlar, çocuklar ve yoksullar olur. Gerisi lafügüzaf…