Envision Diversity, Bursa Özgür Renkler Derneği’nden DEFNE GÜZEL ile 17 Mayıs haftası dolayısıyla bir röportaj gerçekleştirdi. İşte o röportaj:
ENVISION DIVERSITY
1)LGBTİ+ cinsel sağlığı açısından bakıldığında sence en önemli sorun nedir?
LGBTİ+’ların cinsel sağlık konusunda karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri bence sağlık hizmetlerine erişemiyor, erişiyor olsa bile sağlık alanında ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor olmaları.
Heteroseksist ve cisseksist bir düzenekle örülmüş sağlık hizmetleri sistemi en başta LGBTİ+’lar açısından kapsayıcı değil. LGBTİ+’lar sağlık hizmetlerine erişmeye çalışırken sağlık personelleri tarafından, eczacılar tarafından, hastane kurulları ve heyetleri tarafından ayrımcılığa maruz bırakılabiliyorlar. Örneğin lezbiyen, biseksüel kadınlar, translar ve interseksler jinekolog muayenelerinde birçok sorunla karşılaşıyorlar. LGBTİ+ kapsayıcı jinekolog bulabilmek hala Türkiye’de çok büyük bir sorun. Bunun yanı sıra mesele HIV’e yani “enfeksiyon hastalıklarına” geldiğinde yine sağlık personelleri ve kimi zaman enfeksiyon hastalıkları uzmanları bile HIV konusunda oldukça yetersiz. HIV konusunda ve LGBTİ+ meselesindeki bu yetersizlik özellikle HIV ile yaşayan LGBTİ+’ların hastane süreçlerinde birçok sorunla karşı karşıya kalmasına, ayrımcılık yaşamasına, nefret söylemlerine ve şiddete maruz kalmasına neden olabiliyor.
Bu sebeple özellikle hasta hakları göz önüne alındığında sağlık sistemi içerisinde kapsamlı bir cinsel sağlık ve LGBTİ+ farkındalık çalışmasının yapılması gerektiği kanaatindeyim.
2) Sence HIV’in bir LGBTİ+ “hastalığı” olduğu mitini yenebildik mi?
HIV’in herkesin meselesi olduğuna dair doksanlardan bu yana söylenegelen sözler ve yapılan farkındalık çalışmaları var. Pozitif dernekler, LGBTİ+ dernekleri, Toplum Gönüllüleri ve daha birçok örgüt bu mesele üzerine uzun yıllardır eğiliyor. O yüzden bütün bu çalışmaları hiçe saymam mümkün değil. Evet doksanlardan bu yana HIV’in bir LGBTİ+ “hastalığı” olmadığı, bütün insanları ilgilendiren bir sağlık durumu olduğu mesajını yaydık ve yaymaya da devam ediyoruz. Bu mesaj etkili de oldu, birçok insan yahut kurum/kuruluş HIV meselesine bakış açısını değiştirdi ve değiştirmeye de devam ediyor. Fakat yine de bu miti tam anlamıyla yenebildiğimizi söyleyemem.
HIV müfredata girmedikçe, sağlık bakanlığı tarafından bu konuda çalışmalar yeterince yapılmadıkça da bu miti yenmek uzun yıllarımızı alacak. O yüzden sivil toplum örgütlerine ve aktivistlere HIV meselesiyle ilgili çok iş düşüyor. Hepimiz HIV’in bir insan hakları meselesi olduğu, yalnızca LGBTİ+’ları ilgilendirmeyen aynı zamanda bütün insanları ilgilendiren bir mesele olduğu konusunda ısrarla çalışmaya devam etmeliyiz.
3)Pandemi döneminde özellikle translar ve HIV ile yaşayanlar açısından ne gibi riskler mevcut?
Aslında birçok riskten bahsedilebilir fakat konuyu çok da uzatmamak adına iki mesele üzerinde durmak istiyorum.
Birincisi bu süreçte mümkün olduğu kadar az hastaneye gitmekte fayda var. Çünkü hastanelerin risk boyutu yüksek. Kronik hastalığı dolayısıyla sürekli ilaç kullanmak durumunda kalanlar reçetesiz bir şekilde, sisteme kayıtlılarsa eğer hastanelerden ilaçlarını alabiliyorlar. HIV ile yaşayanların ilaç yazdırmak için hastaneye gitmeden bunu yapmasında fayda var.
İkincisi ise özellikle seks işçisi translar özelinde pandemi döneminde nasıl çalışılabileceğine, alternatif çalışma ve müşteri alma metotlarına ilişkin Pembe Hayat Derneği’nin çevirisini yaptığı bazı metinler mevcut. Bu metinlere göz atarak pandemi sürecinde çalışma rutinlerini şekillendirmek yararlarına olacaktır.
Dilerim ki; sürecin bundan sonrası herkes için kolay, LGBTİ+’lar için ve HIV ile yaşayanlar için de kapsayıcı bir biçimde geçer. Teşekkürler.