“Solun” (*) Akıncı’ya olan mesafeli ve eleştirel duruşunu, “zeytin dalı operasyonu” ile halledip, sempatiye ve siyasal müritliğe taşımak için az emek harcanmadı.
Kimden mi bahsediyorum?
Tabii ki “oyun kurucu” Ankara’dan…
Afrika gazetesi saldırılarında Akıncı’nın “kahramanlık” gösterisi, Akıncı’ya edilen küfürler, ölüm tehditleri vs vs… bunlar ve daha niceleri hep “oyun kurucu”nun marifetleriydi…
Merak ediyordum hep, nasıl olacak da, sağı da Akıncı’nın peşine takacaklar diye…
Nasıl bir senaryo ile, “Ankara ile kavgalı bir Akıncı” yeniden başkan yapılabilirdi?
Bunun için ille de, “Akıncı’ya oy verin” çağrısına gerek yoktu ve yapılmadı da. Ya, ne yapıldı? Çok basit; sağ adaylar rezil rüsva edildi. Sağda “ortak aday” çıkarılmaması için binbir oyun oynandı. Yani, Akıncı kazansın diye değil, Tatar ve Özersay kazanmasın diye senaryolar ve tezgahlar düzüldü…
(Serdar mı? Ona tezgah düzenlemeye gerek yok, o zaten hiç şansı olmayan figüranlardan biri…)
Bu oyunu, tek sezen ve nasıl yararlanırım diye politika geliştiren parti CTP ve adayı Tufan Erhürman olmuştur. Yararlanabiliyor mu bu gelişmelerden? Bunu 11 Ekim günü göreceğiz.
Evet, 2. tura Erhürman ve Akıncı’nın kalma ihtimali güçlü olasılık. 2. turdan kim galip çıkar, bilemem. Ama, “oyun kurucu” açısından çok farkeder mi kimin kazanacağı? Akıncı da kazansa, Erhürman da kazansa görüşme masasına Ankara’nın tezleriyle oturmayacak mı? Hangisi kazanırsa kazansın Anayasanın Geçici 10. Maddesi yerinde durmaya devam etmeyecek mi? Hangisi kazanırsa kazansın TL kullanımı devam etmeyecek mi? Merkez Bankası’nın yöneticisi Ankara tarafından atanmayacak mı? O zaman, ne önemi var ki kimin kazanacağının?
Bence var! Bütün bunlara rağmen var. Talat dönemini hatırlayın. Kısa zamanda, Kıbrıs Rum egemenlerince Talat “Denktaşlaşmakla” suçlanmış ve güneydeki popülaritesi sıfırlanmıştı. Hem de, bunun başını CTP’nin “yoldaş partisi” AKEL çekmişti. Güneyde bu konuda bir değişiklik var mı? Talat değil de, Erhürman olunca güneydeki bakış değişti mi? Hiç sanmam. AKEL de dahil güney CTP’ye ve herhangi bir adayına bu gözle bakmaya devam ediyor.
Ankara bunun gayet iyi farkındadır ve “Talat tecrübesi” onu önlem almaya zorlayan nedenlerden biridir. Edinilen tecrübe; Kıbrıslı Helenlerin karşısına çıkarılacak Kıbrıs Türk lideri “Ankara’nın adamı” olarak nitelendirilememeli! Hatta, “Ankara ile kavgalı Kıbrıs Türk lideri” profili olmalı ve güneyden de “sempati” ile karşılanmalıydı…
İşte, en azından “zeytin dalı operasyonu” kapışmasından beri kurulan oyunların, sergilenen senaryoların misyonu budur; “Ankara ile kavgalı, Ankara’yı dinlemeyen Kıbrıs Türk lideri”…
Bu nedenle, “oyun kurucu”nun tercihi Erhürman değil, Akıncı’dır.
Öyleyse, neden Erhürman’ın 2. tura kalmasına müsaade edilecek? Bir taşla iki kuş vurabilmek için.
Nasıl yani?
Düşünün bakalım, Akıncı ve Erhürman’nın 2. turdaki hallerini. Şimdiden birbirlerini yemiyor mu taraftarları? 2. turdan kim galip çıkarsa çıksın Kıbrıs Türk solu yaralanmış, iyice parçalanmış ve uzun süre toparlanamayacak halde çıkacaktır.
Seçim sonrası süreçte Ankara’nın sadece KKTC’ye dönük değil, tüm Kıbrıs’a ve hatta Akdeniz’e dönük planları vardır. Bunu görmemek için siyaseten ya kör olmak, ya da Ankara’nın bu planlarının parçası olmak lazım. Yani, “oyun kurucu” Ankara’nın figüranı olmak lazım…
İşte, uygun konjonktür yakalanıp da bu planlar devreye sokulduğunda iki şeyin önemi vardır Ankara açısından; birincisi “Ankara ile kavgalı bir Kıbrıs Türk lideri”nin varlığı, ikincisi de gelişmelere muhalefet edemeyecek güçsüz, paramparça bir sol!
Bundan sonrasını siz hayal edin artık!
(*) Bu yazıda sol, ister tırnak içinde, isterse tırnaksız kullanılsın, sosyalist ve/veya devrimci anlamı taşımamaktadır.