Kaynak: Birgün Gazetesi
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği askeri harekatın 50’inci yıl törenlerine katılmak üzere Kuzey Kıbrıs’a giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kıbrıs Türk halkı, zaferle taçlandırdığı bağımsızlık mücadelesini Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle kararlı bir şekilde sürdürmekte, geleceğe umut ve güvenle bakmaktadır” ifadelerini kullanmıştı. 50 yıldır çözümsüzlüğün hüküm sürdüğü, dünyada tanınmayan, uluslararası hukukun dışında kalmış bir ülkenin yurttaşları olarak geleceğe umut ve güvenle bakabilmek hayli zor olsa gerek. Kadı ki Türkiye’de de, Erdoğan yönetimindeki ülkeye dair güven ve umudunu kaybetmiş milyonlarca insan var. Beyin göçü her yıl katlanarak artıyor. Dolayısıyla bu iddialı sözlerin somut bir karşılığı yok.
Çözümsüzlüğün kazananları
Peki Erdoğan’ın bahsettiği bu insanlar kim olabilir? Öyle ya, memlekette herkes umudunu ve güvenini kaybetmiş olamaz. Mesela Türkiye’de emmisini, yengesini başında bulunduğu kurumlara yerleştirenler, kamu personeli sınavlarında ‘bizden’ denilerek öne geçirilenler, mevki makam sahibi kişilerle fotoğraf çektirenler, iktidara yakın cemaat ve vakıflara üye olanlar, ödeme garantili ihale alanlar umutludur muhakkak. Ya da Kıbrıs’ın kuzeyinde, dünyanın tanımadığı bir ülkede, kimler umutlu ve güvende hissedebilir kendini? Mesela sahte diploma dağıtmakla suçlandığı halde hala açık ve eğitime devam eden üniversitenin sahipleri, turist vizesiyle kaçak işçi çalıştıranlar, insan ticaretine aracılık eden acenteler, protokol sırasında seçilmişlerin önünü geçen bürokrat ve din görevlileri, atandığı ülkedeki ticari ilişkileri sorun edilmeyen büyükelçi, Kıbrıslı Rumlara ait malların satışıyla zenginleşenler, ‘Anavatan’ın emir ve taleplerini yerine getirmek için her daim hazır olda bekleyen ‘yavruvatancılar’ın keyfi de güveni de yerindedir muhakkak.
Kıbrıslı Türklerin temsiliyet sorunu
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na katılmak üzere New York’taydı. Kıbrıs meselesine de değindiği konuşmasında uluslararası toplumu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet etti. Sorunun çözümüne ilişkin Erdoğan’ın tek bir formülü var, iki ayrı devlet! T.C hükümeti her fırsatta KKTC’nin egemen ve eşit bir devlet olduğu iddiasını kabul ettirmeye çalışıyor. ‘Kardeş’ Azerbaycan dahil, 50 yıldır bu savı destekleyen bir ülke çıkmadı. Kıbrıslı Türklerin kaçının iki ayrı devleti bir çözüm olarak gördüğünü bilmiyoruz. Bununla beraber adada kaç Kıbrıslı Türk kaldı onu da bilmiyoruz, çünkü hükümet ülkenin nüfusunu açıklamıyor. Bunun temel sebebinin, taşıma nüfusun ulaştığı boyut ve temsiliyet sorununun gizlenmesi olduğunu düşünmemek için hiçbir neden yok. Kıbrıs Türk toplumunun liderliği görevini üstlenen KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, halkının talep ve düşüncelerini dile getirmesi beklenirken, Yeni Kıbrıs Partisi (YKP) Genel Sekreteri Murat Kanatlı’nın iddiasına göre Tatar, BM Genel Merkezi’ne T.C. Dışişleri Bakanlığı personeli olarak gitmiş. Ve bu şartlar altında Erdoğan, BM’den dünyaya, KKTC’nin eşit egemen bir devlet olarak tanınması çağrısı yapıyor.
KKTC’deki Türkiye sermayesi
İki ayrı devlet tezi 50 yıldır çözümsüzlüğü desteklemekten başka bir işe yaramadı. Bu, Kıbrıslı Türklere daha fazla yalnızlık, umutsuzluk, geleceksizlik olarak döndü. Soruyorum, bağımsızlık iddiasındaki hangi devlette elektrik, su, iletişim, limanlar ve turizm gibi kritik alanlarda başka bir ülkenin sermayesi başı çekebilir? KKTC’de olan budur ve bu maddi ve stratejik gücün siyasete yön vermeyeceği düşünülemez. Bugün Kıbrıs Gazetesi, dün yayınladığı haberde, Kıbrıs’ın kuzeyindeki vergi rekortmenlerini sıralamış. Hepsi Türkiye sermayesi. Eski Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı ve KKTC’deki Merit Otelleri’nin sahibi Besim Tibuk, 414 milyon lira ile vergi rekortmeni olmuş. Pasha Grup’un sahibi MHP’li Ahmet Erbaş, 73 milyon lira ile yine rekortmenler listesindeki bir diğer turizmci. Concorde Otelleri’nin sahibi CHP PM Üyesi Mehmet Necati Yağcı’nın ödediği vergi 55 milyon lira. Kıbrıs’ın kuzeyinde elektrik üretip satan, Cemil Kazancı’nın sahibi olduğu AKSA, 155 milyon lira ile ilk onda. İletişim alanında Türkiye Varlık Fonu’na devredilen Turkcell var. Büyük ortağı olduğu Ercan Havalimanı’nı işleten Taşyapı Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı ise şirketi T&T’yi zararda göstererek hiç vergi ödememiş. 2023 Kurumlar Vergisi sıralamasında ilk onda Türkiye bankaları var. Türkiye İş Bankası, Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Garanti Bankası. Erdoğan’ın dediği gibi, tablo ortada, “Kuzey Kıbrıs bizim gözbebeğimizdir.”
Statükocu muhalefet
Kıbrıs sorununun çözümünü, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü korumaya dayalı Garanti ve İttifak Anlaşması’na aykırı şekilde iki ayrı devlet fikrinde kitlemenin Kıbrıslı Türkler’den çok Türkiye’ye faydası var. Derseniz ki Türkiye de kendi çıkarını koruyacak, o zaman, KKTC’nin eşit egemen bir devlet olduğuna dair iddianın da uluslararası toplumda asla karşılık bulmayacağını kabul etmek gerekir. Çözümsüzlük sermayeye umut, Kıbrıslı Türklere de umutsuzluk ve gelecesizlik getirdi. 1974’ün 50’inci yılında yaptığı konuşmada Erdoğan “iktidar, muhalefet ayrımı olmadan bugün burada olmamız Türk milletinin Kıbrıs davasına verdiği önemin göstergesidir” demişti. Haklıydı. Türkiye muhalefetinin de iktidar gibi Kıbrıslı Türklerin hak ve taleplerine kör kalışı ne yazıktır ki Kıbrıslıların geleceğe umut ve güvenle bakabilmesinin önündeki en büyük engel.
Kaynak:
Bugün Kıbrıs Gazetesi: https://bugunkibris.com/2024/09/26/turkiye-sermayesinin-kibristaki-stratejik-egemenligi/
Yeni Düzen Gazetesi : https://www.yeniduzen.com/tatar-bm-genel-merkezine-tc-disisleri-personeli-olarak-giriyor-175427h.htm